Soner Polat: Küstah, vahşi ve sinsi!

"Batı çürüyen ve aşağı düşen, Doğu ise yükselen değerleri temsil etmektedir"

ABD Başkan Yardımcısı Mike Pence, Siyonizm’in emrine giren bir Evangelist! Bulunduğu makama geliş nedeni hizmetleri ya da yetenekleri değil! Siyonizm onu elverişli ve kullanışlı bir eleman olduğu için Başkan Yardımcılığı koltuğuna oturttu. Şimdi de mikrofonu eline almış, kalabalık bir güruh önünde efendileri adına Türkiye’yi küstahça tehdit ediyor...

 

 

BAK ŞU KONUŞANA!

 

“Başkan Trump adına da konuşuyorum. Papaz serbest bırakılmayı hak ediyor. Türkiye Cumhurbaşkanı ve Türk Hükümeti’ne bir mesajım var. Ya Papazı serbest bırakır ya da bunun sonuçlarına katlanırlar!” Adamda liyakatın kırıntısı olsa, böyle bir konuşma yapmazdı! Çünkü bu konuşma uluslararası ilişkiler, diplomasi, devlet terbiyesi dâhil her türlü yerleşik disiplin ve teamüle aykırıdır. Ayrıca bu tavır bir çözüm bulunması çabalarını da baltalar. Dolayısıyla böyle bir konuşmanın pratik bir faydası da yoktur. Eğer Papaz için bu konuşmayı yaptıysa, onu da ateşe atmaktadır.

 

Olağan koşullarda sıradan bir insanı bile o koltuğa oturtsak, daha dengeli davranırdı. Ama maalesef malzeme budur! Trump ile Pence tencere kapak misali birbirlerini tamamlamaktadır. ABD, sağduyusunu ve bütün insani vasıflarını kaybetmiş kişiler tarafından, küresel elitler ve Siyonizm namına yönetilmektedir. Dünyaya ve gezegene yönelik en büyük tehdit bu vahşi ülkeden kaynaklanmaktadır. ABD halkı bütünüyle devre dışına çıkarılmıştır. Seçimlerin göz boyama dışında hiçbir anlamı yoktur. Aslında bu tehlikeli yöneticilerin mağdurlarından birisi de Amerikan halkıdır.

 

 

DÜNYA ABD’YE KARŞI BİRLEŞİYOR...

 
ABD’nin mevcut yöneticilerinin sorumsuz ve dengesiz davranışları bütün dünyayı ABD karşıtlığında buluşturmaktadır. En sadık ve güvenilir müttefikleri bile artık ABD’ye kuşku ile bakmaktadır. Dünya bugünlerde ABD’ye karşı uygulanacak karşı tedbirleri formüle etmeye çalışmaktadır. Güney Afrika’daki BRICS toplantısı bu arayışlardan sadece birisidir. ABD, Hazar havzasından resmen kovulmuştur. Bundan sonraki aşama ABD karşıtı mekanizmaları hayata geçirmek olacaktır. Ekonomiden savunmaya kadar hemen her alanda ABD’yi dışlayan çözümler aranacaktır. Her geçen gün ABD aleyhine çember daha da daralacaktır. Bu eğilimin kaçınılmaz olarak ABD içinde de ciddi yansımaları olacaktır. ABD’yi teslim alan sisteme karşı ciddi ve etkili muhalefet hareketleri başlayacak ve hızla büyüyecektir.

 

 

TESLİM OLAN PERİŞAN OLUR!

 

Hiçbir zaman unutulmasın! ABD’ye teslim olmanın bedeli, bu ülkeye direnmekten çok daha ağır, çok daha yıkıcı, çok daha ölümcüldür. Teslim olanın hiçbir şansı olmaz! Çünkü teslim olan güçsüzdür. ABD’ye göre güçsüzün yaşama hakkı yoktur. Türkiye gibi şanlı tarihi olan bir kahramanlar ülkesi asla teslim olmaz. Türk, ulusal onuru, milli birlik ve bütünlüğü söz konusu olduğu zaman hesap kitap yapmaz! Şiarı, ölümsüz önderimiz ve ebedi Başkomutanımız Atatürk’ün dediği gibi, “Ya istiklal ya ölümdür!” Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın The New York Times gazetesinde yayımlanan makalesindeki şu sözleri önemlidir: “Bu tek taraflılık ve saygısızlık eğilimi tersine çevrilmezse, yeni dost ve müttefikler aramaya başlayacağız. Türkiye zamanını belirledi ve ABD aynı çizgide devam ederse kendi göbeğini kendisi kesecek!”

 

 

TÜRKİYE’NİN ROTASI BELLİDİR

 

Devletler jeopolitik varlıklardır. Yöneticilerden bağımsız olarak hayat alanı neredeyse o istikamete yelken açarlar. Türkiye jeopolitik yasalar kapsamında zaten kendisine yeni rota çizmiştir. Meclis’teki bütün partilerin Avrupa-Atlantikçi yapısına rağmen ülkenin rotasını Avrasya’ya çevirmesi iyi okunmalıdır. ABD’nin küstah, düşmanca ve saldırgan tutumu bu kayışı daha da hızlandıracaktır. Türkiye’de 1945’den bu yana sırtı sıvazlanan ve palazlanan ABD’ci kesimlerin etkisi, milletin gücü ve iradesi karşısında her geçen gün azalacaktır. Milletin tehdit tanımına, önünde sonunda devlet de saygı göstermek zorunda kalacaktır.ABD ve AB’ci siyasi partiler milletin gözünden de, gönlünden de düşecektir. Siyasi partiler bu yönlerini, eğer varsa milletten gizleyecektir. Batı çürüyen ve aşağı düşen, Doğu ise yükselen değerleri temsil etmektedir. Batı ile eşit düzeyde ilişki kurmak için atılacak ilk adım, bizi bağlayan zincirleri koparıp atmaktır. Türkiye, bağımsızlık ruhu yüksek, lider bir ülkedir. Kısa süre içinde dünyadaki saygın yerini alacaktır.