Soner Polat: Kendi halkına da düşman!

"ABD’yi ele geçiren güçler sadece gezegene değil, Amerikan halkına da düşmandır"

İsrail uçak ve hücumbotları, Altı Gün Savaşı’nda 8 Haziran 1967 günü sadece hafif silahı olan ABD istihbarat gemisi USS Liberty’ye saldırdı. Gemi Gazze açıklarında muhtemelen istihbarat toplama görevi icra ediyordu. Gündüz vaktiydi; pırıl pırıl bir hava vardı ve gökyüzünde tek bir bulut bile yoktu.

 

 

YARDIM UÇAKLARINA GERİ DÖNÜŞ EMRİ

 

Alçak uçuş yapan uçakların özgün bir yapısı olan 10 bin tonluk devasa ABD gemisini tanımaması imkânsızdı! Mısır’ın bu tonajda benzer bir gemisi yoktu. En eğitimsiz birlikler bile böyle bir hata yapmazdı. Uçaklar roket ve napalm bombaları ile art arda taarruz etti. Gemi personelinin bütün tanıma ve tanıtma gayretine rağmen taarruz şiddeti hiç azalmadı. Başlangıçta gemi telsizle yardım çağıramadı. Çünkü uçaklar geminin muhabere sistemlerini baskı altına almıştı. Ama çeşitli yetenekleri olan Liberty bir yolunu bularak uçak gemisi Saratoga ile temas kurdu. 12 uçak ve 4 tanker uçağı Liberty’ye yardım için havalandı. Haber Washington’a ulaşınca ABD (!) Savunma Bakanı Robert McNamara muhtemelen geri dönüş talimatı verdi. Liberty kaderine terk edildi.

 

 

CAN SALINA BİLE ÖLDÜRESİYE HÜCUM

 

Uçaklardan sonra sıra hücumbotlara geldi. Liberty, botların torpido (torpil) ve top taarruzlarının hedefi oldu. Ağır yara alan gemi batma tehlikesi ortaya çıkınca üç can salını tahliye etti. Ama bütün uluslararası kurallara ve insanlığa aykırı olarak İsrail can sallarına da ateş açtı. Denizcilikte böyle bir eylem en büyük ayıp, bir utanç vesilesidir. İki saatten fazla süren saldırılar sonucunda 34 denizci öldü, 171 denizci yaralandı. Personelin üstün gayret ve fedakârlığı ile Liberty güçlükle emniyetli bir limana ulaşabildi.

 

Olaylar analiz edildiğinde, İsrail’in henüz bilinmeyen bir nedenle hiç canlı bırakmadan Liberty’yi batırmak istediği anlaşılıyor... Çünkü iki saati aşan amansız saldırılarda ABD gemisinin Mısır gemisi olarak değerlendirildiğini söylemek hayatın olağan akışına uygun değildi. Mısır’ın benzer bir gemisi yoktu. Muhtemelen ABD istihbarat gemisi İsrail muharebesini dinlemiş, İsrail’i hem ABD hem de dünya kamuoyu önünde zor duruma düşürecek son kerte hassas bilgileri kaydetmişti. İsrail gemiyi batırma kararı almıştı.


 

BALYOZ MAHKEMESİ GİBİ

 

ABD’de Deniz Kuvvetleri Mahkemesindeki duruşmalar büyük bir gizlilik içinde yürütüldü. Gemi personelinin konuşması, demeç vermesi yasaklandı. İhlal yapanlar çeşitli hukuk dışı yöntemlerle cezalandırıldı. Konuştuğu için bir personel öldürüldü. Birçok personel istihbarat elemanları tarafından sıkı takibe alındı. Çeşitli havuçlarla kandırılan ya da tehdit edilen işbirlikçi personel mahkemede gerçek dışı beyanlarda bulundu. Televizyonlar kazazedelerle yaptıkları röportajları yayımlayamadı! Mahkeme bir tiyatro oyununa dönüştürüldü. Maddi delillerin tümü göz ardı edildi. Olayın kaza olduğu sonucuna ulaşıldı.

 

The Intercept, Snowden’ın NSA’dan sızdırdığı konu ile ilgili iki belgeyi yayımladı. Aradan 50 yıl geçmesine rağmen hâlâ gizliliğin büyük itina ile korunması kafaları iyice bulandırdı. Küçük ayrıntılar da bile gizlilik devam etti. NSA konu hakkında konuşmayı reddetti. Gemiden sağ kurtulan personelin kurduğu derneğin adil ve şeffaf yeniden yargılama talepleri her defasında reddedildi.

 

 

SONUÇ VE DEĞERLENDİRME

 

Aradan 50 yıl geçmesine rağmen bu olayın ayrıntılarının bile gizli tutulması konunun ne kadar hassas olduğunu göstermektedir. Çünkü olayın açıklığa kavuşturulması Amerikan halkına çok güçlü bir mesaj verecektir. ABD gemisi beklenmedik bir taarruza uğramış, yardım için gelen Amerikan destek uçaklarını bizzat Washington engellemiştir. ABD kendi askerlerini yüzüstü bırakmış, 34 denizcisinin ölümünü, 171 askerinin yaralanmasını seyretmiştir. Sağ kalan gemi personelinin üstün gayreti ile Liberty batmaktan kurtulmuştur. Sanki suçluymuş gibi kurtulan personelin her attığı adım ABD istihbaratı tarafından izlenmiştir.

 

Muharebe sahnesindeki vurdumduymazlık mahkeme salonunda da devam etmiş, can salını bile ateş altına alan İsrail mahkemede de aklanmıştır. Böylece ABD’yi yönetenlerinin gerçek aidiyetinin nereye bağlı olduğu sorusu ortada kalmıştır. ABD’nin bu olaya büyük bir gizlilik atfetmesi son kerte doğaldır. Çünkü USS Liberty tek başına ABD’yi yönetenlerin genetik kodlarını deşifre eden çok önemli bir olaydır. Bu münferit olayın çözümü, bu ülkedeki görünürdeki yönetim kademesinin bir dekor olduğunu, arkadaki kuklacıların kuklaları oynattığını gösterecektir. Görüldüğü gibi ABD’yi ele geçiren güçler sadece gezegene değil, Amerikan halkına da düşmandır. Kendi siyasi hedefleri için hiçbir kural ve değer tanımayan bu gücün inişe geçmesi dünya için büyük bir şanstır. Dünya kenetlenmeyi başardığı takdirde, bu bela en az zararla defedilir.