Soner Polat: Barbaros denizde, Türkiye arkasında!

"Barbaros gemimizin uzak ve yakın desteğinin sağlanması şu andan itibaren Türkiye için en önemli ve en öncelikli konular arasındadır"

Barbaros Hayrettin Paşa sismik araştırma gemimiz 16 Ekim 2018 gecesi yayımlanan bir duyuru ile (NAVTEX) denize açıldı. Bildiride geminin Kıbrıs’ın batı ve güneybatısında Türkiye’nin iki kez ilan ettiği (2 Mart 2004 ve 12 Mart 2013) ve BM’ye bildirdiği kıta sahanlığı içinde araştırma faaliyetlerinde bulunacağı ilan edildi. 44 bin kilometrekareyi kapsayacak araştırma faaliyeti 1 Şubat 2019’a kadar devam edecek. Üç boyutlu sismik araştırma yapabilen modern gemi 2011’de inşa edildi. Personelini yüzde yüz milli bir seviyeye çıkarmak için bir planlama yapıldı.

 

 

HAKLARIMIZA DOĞRUDAN TECAVÜZ

 

Bilindiği gibi Güney Kıbrıs Rum Yönetimi (GKRY) 2003 yılında tek taraflı olarak Münhasır Ekonomik Bölge (MEB) ilan etmiş ve 13 parsel belirleyerek hidrokarbon araştırması için uluslararası ihale açmıştı. KKTC’nin hak ve çıkarlarını yok sayan bu ilandaki 4-5-6-7 numaralı parseller Türkiye’nin kıta sahanlığına da tecavüz ediyordu. Daha önce Exxon Mobil-Katar Gaz ortaklığı, çakışan parsellere mücavir 10 numaralı parselde (2 bin 569 kilometrekare) imtiyaz haklarını almıştı.

 

 

7 NOLU PARSEL CİDDİ KRİZ YARATIR

 

Ama şimdi 7 numaralı parsel (4 bin 559 kilometrekare) gündemde! Exxon’un bu parselde Kasım 2018’de sismik çalışmalar başlatma söylemleri ciddi bir krizin habercisidir. Çünkü bu girişim Türkiye’nin deniz alaka ve menfaatlerine doğrudan tehdit anlamındadır. ABD ve AB’nin geleneksel tavrı çok açık ve nettir: “Söz konusu AB-D çıkarları olduğunda uluslararası hukukun hiçbir anlam ve önemi yoktur.” Çünkü Kıbrıs’ın kuruluş antlaşmasına göre, Kıbrıs Cumhuriyeti yaptığı tüm uluslararası antlaşmalarda, Kıbrıslı Türklerin de onayını almak zorundaydı. AB-D’ye göre Türkiye’nin denizi olmayan sahilleri vardır!

 

 

BARBAROS’A YUNAN TACİZİ!

 

MSB Hulusi Akar’ın demecine göre Lübnan’a yönelik ambargoyu denetlemekle görevli BM Deniz Gücü’nde (UNIFIL) görevli Yunan firkateyni Nikiforos Fokas bölgeye yakın bir yerde seyrediyordu. Aldığı talimatla Barbaros Hayrettin Paşa’yı engellemek üzere harekete geçti; “Yunan hükümran deniz alanlarını terk etmesini” talep etti. Barbaros gemimiz, “Türk deniz yetki alanında olduğunu” bildirdi. Araştırmayı başlattığı takdirde geminin 500 metre ilerisi ile 9 kilometre gerisine girmek yedeklenen cihazlara zarar verebilirdi. Nikiforos Fokas taciz manevraları yaptı. Bunun üzerine bölgede bulunan Giresun firkateyni olaya müdahale etti. Barbaros Hayrettin Paşa emniyete alındı. “Kriz bölgesinin Gaziantep firkateyni ile takviye edildiği” ifade ediliyor. Ayrıca Yunan basınında yer alan haberlere göre bir ABD ve bir Alman savaş gemisi de bölgeye orta mesafede bir deniz sahasında bulunuyor. Bir Yunan internet sitesi (militaire org), “Türkiye’ye Ege’de Muavenet gemimizin vurulmasını” hatırlatıyor. Genelkurmay’da angajman kurallarının (Hangi durumda gemiler ne şekilde karşılık verecek) belirlenmesi için çalışma yapılıyor.

 

 

TARAFLARIN OYUN PLANI

 

Yunanistan kendi gücü ile Türkiye ile baş edemeyeceğini biliyor. Bu nedenle GKRY üzerinden ABD ve AB’ye fırsatlar sunarak onları öne sürüyor. Parsel ihaleleri bir siyaset gereği Batı’nın dev şirketlerine verildi. AB-D ise GKRY’yi kullanarak kendi ekonomik ve siyasi çıkarlarını ilerletmek istiyor. AB enerji sorununa bir çözüm arıyor. ABD ise AB’ye alternatif enerji kaynakları yaratarak, Rus gaz tekelini kırmak istiyor. Ayrıca Doğu Akdeniz’deki stratejik etkisini artırmayı hedefliyor. Peki, bu hedeflere Türkiye’nin hakları da göz ardı edilmeden ulaşılamaz mıydı? İşte meselenin bam teli buradadır. AB-D hem Türkiye’nin Kıbrıs ve Doğu Akdeniz’deki etkisini, deniz yetki alanlarını sınırlamak istiyor hem hidrokarbon kaynaklarına erişmesini engelliyor hem de hiçbir şey vermeden, ülkemizde kurduğu mekanizmalarla Batı dünyası içinde tutmak istiyor. Baskı, şantaj ve sanal havuç politikaları ile Türkiye’yi oyalıyor.

 

 

NİÇİN BURAYA KADAR GELDİ?

 

Soru şudur: “Niçin bu kadar mevzi kaybettik ve rakiplerimizin hukuk dışı eylemlerini seyrettik?” Çünkü Balyoz ve Ergenekon süreçlerine koşut olarak Yunanistan, GKRY, İsrail, AB-D, Doğu Akdeniz’de Türkiye hilafına girişimlere hız verdi. Hukuk dışı oldubittiler yarattı! Birikimli kadrolar sahte belgelerle içeri atıldı. Sorumlu iktidar o dönemdeki politikaları nedeniyle AB-D’ye karşı çıkamadı. Gelişen olayları sadece cılız demeçlerle seyretti. Zamanında küçük hamlelerle önlenebilecek sorunlar şimdi devasa bir krize dönüştü.

 

Barbaros gemimizin uzak ve yakın desteğinin sağlanması şu andan itibaren Türkiye için en önemli ve en öncelikli konular arasındadır. Donanma özel bir rotasyon planlaması yaparak caydırıcılık sağlayacak yeterli sayıda birlikte Barbaros’u emniyete almalıdır. Buradaki en küçük tereddüt Türkiye’nin yetki alanlarından vazgeçtiği şeklinde yorumlanır...