Soner Polat: Afrin-İdlib denklemi

Başkan Trump’ın IŞİD Özel Temsilcisi Brett McGurk’un açıklaması şaşkınlık yarattı. McGurk, İdlib’deki El Kaide benzeri yapılanmadan Türkiye’yi sorumlu tutuyordu. Türkiye’den yoğun tepkiler yükseldi. Gecesi gündüzü terör örgütleri ve teröristlerle geçen Özel Temsilci, ne söylediğini çok iyi biliyordu. Bu sıradan bir açıklama değil, bir planın uygulamaya konulmasıydı. Çünkü El Nusra (Hay’at Tahrir El Şam- HTS) sürecin başından itibaren ABD’nin siyasi hedeflerine hizmet ediyordu. İdlib bölgesinde El Nusra’yı silahlı muhaliflerden ayırmak ve müştereken imha etmek için Rusya ve ABD anlaşmıştı. Hatta Cenevre’de bu maksatla Ortak İcra Merkezi (Joint Implementation Center) bile kurulmuştu. Ama ABD, Suriye Ordusu’na saldırarak bu anlaşmayı tek taraflı olarak bozdu.

 

 

ŞEYTAN HAREKÂTI

 

Bu nedenle El Nusra’nın İdlib’te güçlenmesi, Suriye’deki istikrarı bozması ve Suriye rejimini zayıflatması ABD’yi ziyadesiyle mutlu eder. Demek ki oyun içinde oyun oynanıyor... Bayram değil, seyran değil, eniştem beni neden öptü? ABD birdenbire El Nusra düşmanı oldu! Hedef El Nusra tehdidini arşa yükselterek dünya gündemine sokmak ve müdahale fırsatı yaratmak! Peki, müdahale nasıl kurgulanacak? Formül belli: “ABD öncülüğünde Koalisyon Hava Kuvvetleri ile ABD’nin kara gücü YPG ve de 3-4 ülkenin Özel Kuvvetleri!” YPG nerede? Afrin kantonunda! Bir taşla birkaç kuş!

 

Önce küresel düzeyde güçlü bir kamuoyu oluşturarak Türkiye’nin muhtemel Afrin Harekâtı’nı engelle! Sonra artık kabak tadı veren oyuna geç! YPG ile İdlib bölgesine gir; savaşarak (!) El Nusra’yı yen ve İdlib’i PKK’ya devret! Hatta daha da yaratıcı bir yöntemle El Nusra ve YPG’yi tandem oynat; birlikte kullan! İdlib’i Afganistan-Pakistan sınırına çevir! Cehennemi Türkiye’nin içine sok! Sonra Türkiye’nin Fırat Kalkanı Harekâtı ile denetim altına aldığı 2000 kilometre karelik alanı sorgula!

 

Bu planın uygulanma şansı var mı? Bölge ülkelerine ve en fazla Rusya’ya bağlı! Eğer Rusya cepheden karşı çıkarsa, bu plan sadece kâğıt üstünde kalır. Türkiye bu oyunu seyreder mi? Seyrederse bölünür. Türkiye ağırlığını koyar ve bu girişimi durdurmayı bir ölüm-kalım meselesi olarak görürse, tek başına bile bu kirli ve sinsi planı çöpe atar!

 

Israrla altını çizelim: “Suriye’de bütün tarafları tatmin eden bir anlaşma ancak ve ancak Suriye ve Türkiye’nin hayati çıkarları çiğnenerek yapılabilir.” Dışarıdan gelen her aktör, kendi kırmızı çizgisi içine girmeyen alanlarda pazarlıklara açık olabilir. Bu nedenle sağduyulu olan herkes başından beri, “Türkiye-Suriye işbirliğinin başka hiçbir girişimle ikame edilemeyeceğini” ısrarla vurguluyordu. Diğer ülkelerin stratejik çıkarları olabilir ama Türkiye ve Suriye için mesele yaşamsaldır; bir beka sorunudur. Türkiye’de şu anda hiçbir şey, Suriye ile işbirliği arayışından daha önemli olamaz! Ekonomik bağlantılar ve mezhepsel bloklaşmalar bu keyfiyetin önüne geçemez! Çünkü bu yönde atılacak bir adım, karşılığını bulduğu takdirde Türkiye’yi her ülkeye karşı çok avantajlı bir duruma geçirir.

 

 

NE YAPMALI?

 

Türkiye, öncelikle Rusya, İran ve dolaylı yöntemlerle Suriye ile bu konuda görüşmeler yaparak tarafların net ve kesin pozisyonunu belirlemelidir. Astana bu yönde çok önemli ve altın bir fırsattır. Bu görüşmelerde ve genel olarak, içinde bulunduğu durum itibarıyla Suriye’nin bazı baskılara tabi olabileceği dikkate alınmalıdır.

 

Bu çerçevede en uygun hareket tarzı, Astana grubunun ortak bir İdlip stratejisi belirlemesidir. Bu stratejinin birinci ayağı Atlantik güçleri ve PYD’yi İdlib’e sokmamak, ikinci ayağı ise Suriye rejiminin bu bölgede denetim sağlamasına yardımcı olmaktır.

 

Eğer bir anlaşma olmazsa, durumun sanıldığından daha ciddi bir boyut kazandığı ortaya çıkar. Bazı ülkelerin başka angajmanlara girdiği anlaşılır. Bu durumda stratejinin zaman, mekân ve kuvvet boyutundan, zaman faktörü öne çıkar. Türkiye oldubittilere mahal vermemek için en kısa zamanda Afrin’de denetim sağlamalı ve İdlib’te Hatay sınırımız boyunca bir güvenlik kuşağı oluşturmalıdır.

 

Meselenin ciddiyeti Türk milletine bütün çıplaklığıyla anlatılmalı ve olası gelişmelere karşı güçlü bir kamuoyu şimdiden oluşturulmalıdır.