Semih Koray: Vize ambargosunun içyüzü

FETÖ’cü darbe girişiminin, PKK-PYD’nin, IŞİD’in, Türkiye’ye yönelik bölücü ve yobaz terörün arkasında ABD’nin bulunduğu, artık “herkesin bildiği bir sır”dır. Ama bu sırrın üstündeki örtünün yargı yoluyla kaldırılması, “kamuoyunu bilgilendirme”nin çok ötesinde bir etkiye sahip olacaktır. Amerika ile FETÖ arasındaki ilişkilerin yargı nezdinde sabit hale gelmesi, ABD’nin FETÖ konusundaki manevra alanını berhava edecektir. Onun için “Metin Topuz Olayı”, ABD açısından gerçekten bir “güvenlik sorunu”dur. Ama söz konusu olan, bir konsolosluk çalışanının “yasal güvenliği” değil, ABD’nin ülkemizdeki “beşinci kol faaliyetinin güvenliği”dir. ABD’nin Ankara Büyükelçisi John Bass’ın yakınması, izlenen sürecin yasallığıyla değil, bu süreçte elçiliğin casusluk faaliyetini örtbas etme olanaklarından yoksun bırakılmış olmasıyla ilgilidir.

 

 

AMERİKA’NIN TELAŞI

 

Suçüstü yakalananlar, suçun üstünü örtmek için ne yapacaklarını şaşırırlar. Büyükelçi John Bass’ın vize başvurularını askıya almayı “kolay olmayan bir karar”, içine düşülen durumu da “zor bir durum” diye nitelemesi, sürecin gerçekleriyle uyum halindedir. “Kolay olmayan”, sürecin varmış olduğu aşamada yıkıcı casusluk faaliyetinin daha fazla açığa çıkarılmasını engellemenin yolunu bulmaktır. Bu süreçle Amerika’nın “zor bir duruma” düşmüş olması da, anlaşılması kolay bir durumdur.

 

 

‘ORANTISIZLIK’ YAKINMASI

 

Anlaşılması zor olan, bir konsolosluk çalışanının soruşturulması nedeniyle Amerika’nın Türkiye’ye karşı uyguladığı yaptırımın kimileri tarafından “ağır ve orantısız” bulunmasıdır. Çünkü “yaptırımın ölçüsüzlüğü”nü yakınma konusu etmek, “yaptırım uygulanmasını utangaç bir biçimde haklı bulmak” demektir. Bu yakınmalara, vize ambargosunun yol açtığı toplumsal rahatsızlığın dökümünü çıkararak, fatura adresini Amerika’dan Türkiye’ye aktarma çabaları eşlik etmektedir. John Bass’ın “Dokuz buçuk aydır Türkiye’de terör saldırısı yaşanmıyorsa, bu, DEAŞ vazgeçtiği için değil, bizim işbirliğimizin sonucudur” diye aba altına gizlemeden gösterdiği sopa da, yine ülkemizin iç cephesini bölme hedefine yöneliktir. Amaç, vize ambargosunun yol açtığı rahatsızlığı, terör huzursuzluğuyla pekiştirmektir.


  

İDLİB_AFRİN HAREKÂTI

 

Türkiye bölge ülkeleriyle işbirliğine ve Avrasya’yla dayanışmaya yönelmeden önce, Amerika, Ortadoğu’da görece daha geniş bir manevra alanına sahipti. Onun planlarına ket vuran en önemli etkenlerden biri, Türkiye’nin Astana çerçevesinde bu işbirliği sürecine dahil olmasıdır. Amerika, son olarak, Fırat Kalkanı Harekâtı’yla Fırat’ın doğusundan tecrit edilmiş olan Afrin’i kuşatılmışlıktan kurtarmak için, El Kaide türevi terör örgütlerinin varlığını bahane edip, İdlip’e askeri müdahale hazırlığı içindeydi. Astana’nın Suriye’de barışın yeniden kurulması için belirlediği çatışmasızlık bölgeleri arasındaki İdlip’te ön alması, Amerika’nın bu planını boşa çıkardı. Afrin’in kuşatılmasının pekiştirilmesi, Suriye’nin kuzeyinde oluşturulması tasarlanan Amerika-İsrail Koridoru’nun önüne yeni bir engel daha dikmektedir.

 

 

VİZE AMBARGOSUNUN AMACI

 

Amerika’nın, komşularımızla birlikteliğimizi dinamitlemeye ve iç cephemizi bölmeye yönelik provokasyonlar düzenlemeye çalışmaktan başka çaresi kalmamıştır. Vize ambargosu ve terör tehdidi, iç cepheyi bölme ve uluslararası kamuoyu nezdinde Türkiye’nin “güvensiz bir bölge” olarak algılanmasını sağlama amacını gütmektedir. Bass’a yaptığı açıklamada “ABD bağımsız bir Kürt devletini desteklemiyor. Suriye’de bir Kürt koridorunu da desteklemiyor. ABD Türkiye’nin egemenliğine ve toprak bütünlüğüne yönelik hiçbir tehdidi desteklemiyor” dedirten de, vize ve terör hoşnutsuzluğunun oklarını Amerika’nın üstünden Türkiye’nin kendi içine yöneltme çabasıdır.

 

 

İNCİRLİK ÜSSÜ KAPATILMALIDIR

 

Bu çabaları boşa çıkarmanın yolu, Amerika’yı Türkiye’ye karşı planlarında “bin düşünüp, bir yapmaya” sevkedecek kararlı bir tutum almaktır. ABD’nin vize ambargosu koyarken gündeme getirdiği “güvenlik gerekçesi”, esas Türkiye açısından kendi güvenliğine karşı kullanılmakta olan İncirlik Üssü için geçerlidir. Bu üssün ABD’nin kullanımına kapatılmasının, ülke güvenliğine doğrudan yararının yanı sıra, iki önemli sonucu daha olacaktır. Bu karar, komşularla işbirliğinde ülkemizin güvenilirliğine eşi görülmemiş boyutta bir katkıda bulunacaktır. Öte yandan, ABD’nin kendi içinde yaşamakta olduğu parçalanmanın temelinde yatan ana etken, başarısızlıktır. ABD’nin ülkemizdeki beşinci kol faaliyetinin güvenliği için Dimyat’a giderken, elindeki İncirlik Üssü’nden olması, bu başarısızlıklara bir yenisini daha ekleyerek, Türkiye’nin olanaklarını güçlendirecektir.