Semih Koray: Tarihin paralel yapısı

Milli bayramlar, Kurtuluş Savaşımızın kısa özetidir. Her bayram, kuruluşun ve kurtuluşun değişik bir aşamasını simgeler. Bayramlar, milletimiz için bir güç ve esin kaynağıdır. Onun için AKP iktidarının milli bayramları yasaklama çabası boşuna değildir. Her bayramın bugüne bir iletisi vardır. Zafer Bayramının iletisi de, “Hepimiz Mehmetçiğiz” belgisinde ifadesini bulmaktadır. Çünkü “Mehmetçiğin Zaferi”nin kutlandığı bu bayramda, milletin yakıcı ihtiyacı yine Mehmetçiğin bölücü teröre karşı kazanacağı zaferedir.

 

ZAFERİN SAĞLADIĞI KİTLE DESTEĞİ

 

Hiçbir mücadele halkın desteği olmadan kazanılamaz. Ama kazanılan her mücadele, halkı daha ileri hedefler doğrultusunda seferber etmenin önünü açar. 30 Ağustos zaferi kuşkusuz halkın örgütlü ve silahlı gücünü yaratarak kazanılmıştır. Ama Kurtuluş Savaşından Cumhuriyete giden süreçte, Mustafa Kemal’in önderliğindeki milli harekete en büyük kitle desteğini kazandıran etken, askeri zaferin kendisi olmuştur. Zafer, zihinlerdeki belirsizlik ve güvensizlik tortularını silip süpürmüştür.

 

ZAFER YEDİ DÜVELE KARŞIDIR

 

Birinci Dünya Savaşı, Kurtuluş Savaşımızın bir parçasıdır. Ama Kurtuluş Savaşı da, Dünya Savaşının Şark Cephesindeki devamıdır. Savaş yorgunu İtilaf Devletleri, Obama’nın “Yeni Güvenlik Kavramı” diye ilan ettiği “savaşı taşeron güçlerle yürütme” usulünü daha o zaman icat etmiştir. Ülkemizi işgal eden Yunan Ordusu, İtilaf Devletlerinin “kara gücü”dür. 30 Ağustos Zaferiyle yenilen, yalnızca Yunan ordusu değil, ama daha da önemlisi “yedi düvel”in kendisidir. 30 Ağustos’la, Mondros’un yerine Mudanya, Sevr’in yerine Lozan, Saltanat’ın yerine Cumhuriyet geçmiştir.

 

Kurtuluş Savaşına karşı yürütülen İstanbul merkezli psikolojik savaşın dayandığı iki temel vardı. Biri Saltanat ve Hilafetin kanadını emperyalizmin üstüne germek, diğeri de yedi düvelin yenilmezliğine ilişkin “şehir efsanesi”ni yaymaktı. Tarih kuşkusuz tekerrürden ibaret değildir. Ama bir yüzyıl sonra yaşanan bu kadar “paralellik”, bize olsa olsa çağın özünün değişmediğini gösterir.

 

DÜNÜ BUGÜNE BİRLEŞTİREN KÖPRÜLERE DÖŞENEN MAYINLAR

 

Milli bayramlar, Kurtuluş Savaşımızla bugünü birleştiren köprülerdir. AKP iktidarının köprülerden geçişi yasaklamaya çalışmasının yanı sıra, kimileri de bu köprülerin üstüne “uzaktan kumandalı mayınlar” döşemeye çalışmaktadır. En gözde mayın, bir “kurtuluş savaşı”nın olmadığı iddiasıdır. Bu iddiaya göre, olan biten, zayiatın 1. Dünya Savaşıyla karşılaştırıldığında yok denecek kadar az olduğu bir Türk-Yunan çatışmasından ibarettir. Hatta Anadolu Osmanlı tarafından “Rumi” olarak tescil edilmiş olduğuna göre, burada bir “İstiklal Savaşı”ndan değil, olsa olsa bir “Rum Soykırımı”ndan söz edilebilir. Zaten bu savaş emperyalizme karşı olsaydı, kazanılamazdı.

 

İHANETİN BÜYÜĞÜ

 

Tarihte, “zayiat barajı” aşılmamış diye bir savaşın sonucunu tescil etmeyi reddetme yetkisine sahip bir “Yüksek Savaş Kurulu” kuşkusuz yoktur. Ama Kurtuluş Savaşının bugünle olan ilişkisini kesmeye çalışanlar, aslında bu savaşa karşı çıkan “dahili düşmanların” içine düştükleri ihanetin büyüklüğüne parmak basmaktadırlar. Çünkü savaş yorgunu İtilaf Devletlerinin ülkemiz üstüne kara gücü olarak Yunan ordusunu sürmenin ötesinde bir askeri harekata mecallerinin kalmamış olduğu bir ortamda Kurtuluş Savaşına karşı çıkmak, kuşkusuz daha büyük bir ihanettir.

 

HEPİMİZ MEHMETÇİĞİZ 

 

Bugün PKK, ABD’nin ülkemiz üstüne sürülmüş kara gücüdür. “Açılımla sağlanan” çatışmasızlık, “Mondros Mütarekesi”dir. PKK’ye karşı yürütülen savaşın ateşkesi, “Mudanya Mütarekesi” olacaktır. İtilaf Devletleri kazandıkları savaşın yorgunuydular. ABD, kazanamadığı savaşların ve küresel iktisadi bunalımın yorgunudur. Obama’nın taşeron savaş gücü kullanma doktrini, bu mecalsizliğin sonucudur. Mudanya Mütarekesini, Sevr’in bir daha hortlatılamayacak biçimde tarihe gömülmesi ve Atatürk Cumhuriyetinin yeniden kurulması izleyecektir. PKK’ye karşı savaşın sonul başarısı, milletin seferber edilmesine bağlıdır. Zaferin yurtta ve dünyada barış ve huzurun sağlanmasına yapacağı katkı, milletin bütününün desteğini çok daha yetkin biçimde kazanacaktır. İşte onun için bir Zafer Bayramında daha “Hepimiz Mehmetçiğiz”.

 

Semih Koray / 31 Ağustos 2015, Aydınlık