Semih Koray: Son 20 yılın ışığında İdlib sorunu

ABD’nin hedefi Türkiye’yi “desteklemek” değil, ülkemizi yalnızlaştırıp önündeki zorlukları arttırarak “mecalsiz bırakmak”tır.

ABD’nin Suriye’nin bütünü üstünde hakimiyet kurması olanaksızdır. Ne sahada böyle bir gücü vardır, ne de bu amaçla sahaya sürebileceği yeni bir güç mevcuttur. Özetle Suriye’de bir “Amerikan barışı” mümkün değildir. Onun için Amerika’nın tek seçeneği, Suriye’de çatışmanın sürdürülmesidir. Elindeki temel araç, bu ülkedeki bölücü ve yobaz terör örgütleridir. Hedefi, giderek Suriye’nin parçalanmışlığının herkes tarafından kabullenilmesini sağlamaktır.

 

 

IRAK DENEYİMİ

 

Irak deneyimi, ABD’nin izlediği çizgiyi anlamak açısından son derece öğreticidir. Amerika’nın işgal ettikten sonra Irak’a dayattığı “anayasa”, bu ülkede “birlik, barış ve istikrarı” sağlamanın değil, “parçalanma, çatışma ve kargaşa”yı derinleştirmenin anayasası olmuştur. Çünkü Amerika’nın Irak üstündeki hakimiyetini sürdürebilmesinin tek yolu, Irak’ın milli birliğinin parçalanmasıdır. Batı Asya ülkelerine yönelik “federasyon, konfederasyon, bölgesel özerklik” kavramları, ABD’nin siyasal sözlüğünde “parçalanmaya giden yolda uğranılması gereken ara duraklar” anlamına gelmektedir. Bunlar, bölgemizdeki milli devletleri yıkma ve zayıflatmanın temel araçlarını oluşturmaktadır. 

 

 

SALDIRILARIN KAYNAĞI

 

Son yirmi yıl içinde Afganistan’a, Irak’a, Suriye’ye ve Libya’ya saldırmış olan güç aynıdır ve sonuç ortadadır. Ülkemize karşı kullanılan saldırı araçları, PKK-PYD, FETÖ ve yobaz terör örgütleridir. FETÖ, NATO’nun ülkemizdeki Gladyosu; PKK-PYD Amerika’nın “Ortadoğu’daki maaşa bağlanmış kara gücü”; yobaz terör örgütleri de, tasarım ve biçkisi CIA tarafından kurgulanmış karanlık güçlerdir. Onun için ülkemiz de dahil Batı Asya ülkelerinin toprak bütünlüğü ve milli birliklerini güvence altına almanın yolu, bölgedeki Amerikan varlık ve etkisinin sınırlandırılması ve giderek bertaraf edilmesinden geçmektedir. Bölge ülkelerinin milli çıkarlarını ortaklaştıran ve bu ortaklığı stratejik bir zemine oturtan temel etken, budur. 

 

 

ABD’YE ALAN AÇMAK TÜRKİYE’Yİ VURUR

 

Suriye’nin toprak bütünlüğü, ülkemiz açısından yaşamsal bir öneme sahiptir. Suriye’nin toprak bütünlüğünü sağlamaya aday yegâne güç, Suriye’nin mevcut yönetimidir. Suriye’nin parçalanması, ABD ve İsrail’e önemli bir mevzi kazandırarak ülkemize yönelik tehditlerin önünü açmaktan başka bir sonuç vermez. PKK-PYD ve yobaz terör örgütlerine ülkemize karşı saldırılarında sürekli ve güvenli bir üs sağlar. Fırat Kalkanı, Zeytin Dalı ve Barış Pınarı Harekâtları, tam da Kuzey Suriye’de böyle bir saldırı üssünün oluşumunu olanaksız hale getirdikleri için ülkemizin güvenliği ve Suriye’nin toprak bütünlüğü açısından önemli kazanımlar sağlamıştır. Onun için İdlip’te ABD ve NATO’ya alan açacak her adım, bu güçlere Türkiye’ye karşı tehditlerinde yeni mevziler kazandırmaktan başka hiçbir işe yaramaz.  

 

 

ASTANA BARIŞ VE İSTİKRAR SÜRECİDİR

 

Suriye’de barış ve istikrar, Suriye’nin mücadelesinin yanı sıra, ancak bölge ülkeleri arasında sıkı bir işbirliği ve Avrasya ile dayanışma sayesinde sağlanabilir. Çünkü barış ve istikrar, bu ülkelerin ortak stratejik çıkarlarını temsil etmektedir. Astana, Suriye’de gerginliği azaltma bölgelerine ilişkin olarak taraflara yüklenmiş somut sorumluluklardan oluşan teknik nitelikte bir işbirliği sürecinden ibaret değildir. Astana, bölgedeki ABD varlık ve etkisini sınırlandırarak barış ve istikrarı sağlama stratejisinin Suriye özeline olan yansımasıdır. Bu strateji, İran Körfezi’nden Doğu Akdeniz’e kadar olan cephe üstünden Türkiye’ye yöneltilen tehditlere karşı koymanın bütünsel stratejisidir. Bu strateji doğrultusunda sağlanmış olan birlik, Batı Asya’nın en değerli varlığıdır. En başta ülkemiz olmak üzere, bütün tarafların bu birlikteliğin korunması ve güçlendirilmesi için gerekli duyarlığı göstermeleri yaşamsal bir öneme sahiptir.

 

 

ÜLKEMİZE YÖNELİK ABD TUZAKLARI

 

ABD, FETÖ’nün darbe girişiminin ezilmesiyle birlikte ülkemizi yeniden kendi planları doğrultusunda konuşlandırma olanağını yitirmiştir. Hedefi, “Astana’nın fişini çekerek” bölge ülkeleri arasındaki birlikteliği baltalama ve Suriye’deki çatışma ve kargaşayı derinleştirmek için tuzaklar kurmaya indirgenmiştir. Tasarladığı getiri, PKK-PYD’yi korumak için yeni olanaklar elde etmek ve İdlip’teki terör örgütlerinden çatışma ve kargaşayı derinleştirmek için sonuna kadar yararlanmaktır. En önemlisi de, ABD’nin hedefinin Türkiye’yi “desteklemek” değil, ülkemizi yalnızlaştırıp önündeki zorlukları arttırarak “mecalsiz bırakmak” olmasıdır. Rus uçağının düşürülmesi, Amerika’nın FETÖ aracılığı ile ülkemize kurmuş olduğu bir tuzaktı. Rus uçağının düşürülmesi “hayatın doğal akışı”na ne kadar aykırı idiyse, Moskova’da Türkiye ve Suriye istihbarat örgütleri başkanlarının yaptığı ilk resmi görüşmenin ardından ÖSO’nun İdlip’te dört Rus subayını öldürmesi de, “hayatın doğal akışı”na o kadar aykırıdır.