Semih Koray: Öğrenmenin bedeli

Örgün eğitimde de, kitlelerin eğitiminde de, başarının kaynağında “sabır” yatar.

Örgün eğitimde öğrenmenin bedeli, harcanan emek-zamandır. Bedel içeren her etkinliğe bir getiri-götürü hesabı eşlik eder. Edinilen bilgi ya da becerinin getirisi, hayatta sağlayacağı yarardır. Eğitimin başarısı, bu yararın bir güdülenme etkeni olarak ne kadar ustaca kullanıldığına bağlıdır. Bu ustalıkta insanlığın ulaşmış olduğu zirve, hâlâ “Köy Enstitüleri”ne aittir. Çünkü bu imece kurumları, öğrencilerin eğitimin yararını kendi deneyimleri içinde ve eğitim sırasında mümkün olan en üst düzeyde içselleştirmelerini sağlamıştır. Köy Enstitüleri, hayatı eğitimin içine taşımıştır.

 

 

Eğitim hayatın içine taşımak

 

Kitleler de, kendi deneyimleri içinde öğrenirler. Devrimci bir partinin görevi, eğitimi hayatın içine taşımaktır. Devrimci program, kitlelerin kendiliğinden taleplerinden türetilmez. Program, hedefler ve öngörüler, bilim ve felsefenin bireşimi temelinde oluşturulur. Sorun, kitlelerin talepleriyle program hedeflerini birleştirerek toplumsal bir güç yaratmaktır. Böyle bir hizalama, tek başına iradeyle sağlanamaz. Aynı zamanda nesnel koşulların bu hizalamayı olanaklı kılacak biçimde olgunlaşmasını gerektirir.


Güç toplama dönemlerinde iradenin rolü, programın kitlelere malolması için toplumsal deneyimlerin yaşanmasını sağlamak ve yaşanan deneyimlerden bu doğrultuda yararlanmaktır. Mevcut eğilimleri ve bunların geçirdiği dönüşümü yakından tanımak, bu süreçte başarı sağlamanın önkoşuludur. “Kitlelerin öğretmeni” olmadan “kitlelerin öğrencisi” olmak, bu nedenle gereklidir.

 

 

Sınıfta kalarak öğrenmenin bedeli

 

Örgün eğitimle, kitlelerin eğitimi arasında çok önemli iki fark vardır. Sınıfta kalan bir öğrencinin ödediği bedel, zaman kaybıdır. Bu bedel, olumsuzluktan ders çıkararak gecikmiş biçimde telafi edilebilir. “Sınıfta kalarak öğrenmek”, kitleler için de olanaklıdır. Ama bu durumda “sınıfta kalmak”, yalnızca öğrenmeyi geciktirmekle kalmaz. “Gecikmiş bilinç”, aynı zamanda ülkenin çıkışı için aşılması gereken engellerin büyümesine yol açar. Bilincin dünyayı dönüştürme üstündeki etkisi cılızlaşır.

 

Bugün PKK-HDP ve FETÖ ile işbirliğinden medet umma, ABD ve Batı’ya bel bağlama eğiliminin “başarılı” olduğu takdirde yol açacağı sonuçların “yaşanarak görülmesi”nin de “öğretici bir rol” oynayacağına hiç kuşku yoktur. Ama bu durumda öğrenmenin bedeli, ülkemizin çıkışını önemli ölçüde geriye atacak kadar büyük olacaktır.

 

 

Kitlelerin eğitiminde ortalamacılığın çıkmazı

 

Örgün eğitim, “ortalama öğrenci”ye odaklanır. Oysa kitlelerin eğitiminde, uzun erimli hedefin halkın bütününün düzeyini yükseltmek olmasına karşın, kısa erimde “ortalamacı” davranmak son derece yanlış olur. Çünkü başarının ölçütü “herkese aynı anda diploma vermek” değildir. Temel ölçüt, siyasal ve toplumsal güç dengesinin, kitlesel bilincin dünyayı dönüştürmedeki etkisini en çoklaştıracak yönde dönüştürülmesidir. Çünkü geriden gelenleri en derinden etkileyecek olan şey, ileri kesimlerin ülkeye başarılı deneyimler yaşatması olacaktır. O zaman devrimci partinin önceliği, kendi programıyla aynı doğrultudaki talepleri görece daha çok içselleştirmiş kesimlere odaklanmak olmalıdır.

 

 

‘Kara deliğin’ öğrettikleri

 

Örgün eğitimde de, kitlelerin eğitiminde de, başarının kaynağında “sabır” yatar. Kolay ve erken başarı beklentisi, bilimle de bağdaşmaz. Bilimin yüz yıl kadar önce varlığını öngördüğü kara deliklerden birinin resimlenmiş olması, bilim ve insanlık tarihi açısından büyük önem taşımaktadır. Bunu uygun yerlere konuşlanmış sekiz değişik teleskobun eşzamanlı olarak tek ve çapı çok büyük bir teleskop gibi etkide bulunmasını sağlayarak yapmak, kuşkusuz teknolojik olarak son derece yaratıcı ve yenilikçi bir yaklaşımı yansıtmaktadır. Ama kara deliğin resimlenmesini sağlayan esas etken, bilimi çıkarım ve öngörülerini sonuna kadar izleme kararlılığı ile donatan “sabır”dır. İnsanlığın bu resimle edindiği en büyük kazanım, bu yaklaşımın doğrulanmasıdır.