Semih Koray: Bilim ve seçim

"Bütün yurttaşlarımızı ülkemizin geleceğini belirleyecek bu amaca katkıda bulunmaya çağırıyoruz"

Bilimde doğru, seçimle belirlenmez. Bilimde doğrunun ölçütü, nesnel gerçeklikle sınamadır. Doğa bilimlerindeki bütün büyük atılımlar, çoğunluğun onayından değil, pratiğin sınamasından geçtikleri için, bugün insanlığın birikimi içinde sahip oldukları yere kavuşmuşlardır. Günümüzde de doğa yasalarının ezici çoğunluğunun yapılacak bir halk oylamasından “yenik” çıkacağına pek kuşku yoktur.

 

 

ÇÖZÜM, İŞİ ‘ERBABINA’ BIRAKMAK MI?

 

Seçim ile doğa bilimleri arasındaki bu ilişki, toplumbilim açısından da söz konusudur. Hatta insan-insan ilişkisinin insan-doğa ilişkisine göre daha karmaşık olmasından ötürü, bu durumun toplumbilim için daha da geçerli olduğu söylenebilir. Mevcut toplumsal yapı içinde ileri teknolojilerin ve bunların dayandığı bilimsel bilgilerin geliştirilmesi, bilim insanları eliyle gerçekleştirilmektedir. O zaman toplumsal alanda da benzer bir yol izleyip, toplumsal gelişmeyi de teknolojik gelişme gibi “işin erbabına” mı bırakmamız gerekir?

 
Ülkemizde son zamanlarda ve özellikle seçim dönemlerinde “halkın cehaleti”nden yakınıp, “işin erbabı”nı “halkın karşıtı” olarak öne çıkarma eğilimi yaygınlaşmıştır. Bu eğilim, yeni değildir. Ama Sokrates’in “bilge”lerine, Auguste Comte’un da “teknokrat”larına yüklediği işlev, halkı aydınlatmak değil, “işin erbabı olarak halkı gütmek”tir. Ancak doğa bilimleri ile toplumbilim arasında önemli bir fark vardır ve halka karşı doğru tutumun sırrı bu farkta yatmaktadır.

 
 

ARADAKİ FARK

 

Teknoloji, doğa bilimlerinin bulguları temelinde doğanın güçlerini üretimde kullanılır hale getirmeyi hedefler. Gücün kaynağını oluşturan doğadaki dengeler de, dengesizliğin tetiklediği süreçler de, birer tasarım ürünü olmayıp, kendiliğinden oluşmuştur. Bu bağlamda doğa, insanın özne olarak üstünde edimde bulunduğu nesnedir. Toplumsal gelişmede ise, toplum, hem edimde bulunan özneyi, hem de üstünde edimde bulunulan nesneyi birlikte içinde barındırır. Sorun, toplumun gizilgücünü toplumsal gelişme doğrultusunda açığa çıkarma ve seferber etmenin yollarını bulmaktır. “İşin erbabı”na düşen, “halkı yok sayıp, kendini onun yerine koymak” değil, toplumbilimin yol göstericiliği ışığında tarih yapmanın vazgeçilmezi olan halkın gücünü yaratmaya çalışmaktır. Bu toplumsal güç, ancak adım adım ve “çıplak gözle görüleni” “bilim gözüyle görülen”e hizalayarak oluşturulabilir.

 

 

YENİDEN MEVZİLENME DÖNEMİ

 

Bir toplumsal sistemin sürdürülebilirliği, içinde barındırdığı sınıf ve katmanlar için istikrarlı mevzilerin inşasını gerektirir. Değişik toplumsal kesimlerin kendilerini açık arazide savunmasız hissettiği bir ortama yol açan sistem, sürdürülemez. Türkiye, özellikle son beş yıldır, istisnasız bütün kesimlerin yeni mevzi arayışlarına girdiği bir ülke haline gelmiştir. Bilim ile seçim arasındaki makas giderek kapanmaktadır. Diğer bir deyişle, kısa erimli adımların uzun erimli hedeflerle aynı hizaya getirilmesi her geçen gün daha çok imkân dahiline girmektedir.

 

Yerel seçimler, seçim sonrası dönemde ülkemizdeki yeniden mevzilenme ve saflaşmaları duraksatmak bir yana, daha da hızlandırmaya adaydır. Onun için seçim sürecinin yaratacağı en önemli değer, bütün milletin birleşik gücünü içinde barındırmayı hedefleyen Türkiye mevzisinin pekiştirilmesi olacaktır. Vatan Partisi’nin amacı da budur. Bütün yurttaşlarımızı ülkemizin geleceğini belirleyecek bu amaca katkıda bulunmaya çağırıyoruz.