Mehmet Akkaya: ASPB’de yasadışı talimat!

Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı (ASPB), engelli, yaşlı, kadın, çocuk, şehit yakınları gibi, korunmaya ve desteğe ihtiyaç olan kesimlerle ilgili bakanlık.

 

Konumuz dilenen yaşlılar, kadın cinayetleri, çocuk gelinler, bir erkeğin ikinci, üçüncü, hatta dördüncü eşi olan kadınlar, yurtlarda ırzına geçilen çocuklar değil.

 

Bugün, bakanlık koridorlarında dolaşan bir suçtan söz edeceğiz.

 

Üç sayfalık bir belge ulaştı elime. Bakanlıktaki güvenlik görevlilerine yazılı iş emri...

 

Belgenin adı: Güvenlik Görevlisi Çalışma Talimatı. Yayınlanma tarihi: 22.10.2009. Revizyon tarihi: 16.04.2012.

 

Sadece Ankara’daki birimlerde mi, yoksa taşra dahil bakanlığın tamamında uygulanıyor mu, diye araştırdım. Türkiye çapında ve Bakanlığa bağlı bütün birimlerde uygulatılıyormuş meğer. Yani “suç”, istisnai, bölgesel ve hukuk cahili bir amirin işgüzarlığı değil. Bakanlık, alenen ve yurt çapında işlemektedir bu suçu.

 

Talimattaki yasadışılık, daha birinci sayfada başlıyor. “Ön danışma hizmeti” güvenlik görevlisinin işi olamaz! Güvenlik görevlisine, bu işi yapması için talimat verilemez!

 

Daha da vahimi ise, üçüncü sayfanın tamamını kapsayan “Telefonlara cevap verilmesi” başlıklı on madde. Telefon hizmetinin nasıl yapılacağı, tek tek sıralanmış. Ama telefona bakma işinin bu kadar ayrıntılı emredildiği kişi, santral görevlisi değil, güvenlik görevlisi. Güvenlik görevlisine santral memurluğu yaptırmak, yapmaya zorlamak, sadece angarya, hatta psikolojik taciz (mobbing) değil, aynı zamanda yazılı bir suç belgesidir.

 

Bakanlık, güvenlik görevlisinin asli görevi olan güvenlik işini yapmasını engellemeyi öylesine esas almış ki, üç sayfalık talimatın bir sayfasını bu konuya ayırmış ve böylesine ayrıntılı tarif etmiş.

 

Cehalet mi, kanuna karşı pervasızlık, suç işleme arzusunda mazoşizm mi, bilemedim.

 

Oysa bu belge, sadece telefona baktığı için güvenlik işini aksatan güvenlik görevlisinin başını yakmaz, aynı zamanda bu talimatı verenlerin ve güvenlik görevlisinin gerçek amiri olan taşeron şirketin de başını yakar.

 

Cıss kardeşim cısss! Koca bakanlıkta hukuktan anlayan, kanunsuzluğu uyaracak kimse yok mu?

 

Bunlar suçun bir bölümü idi. İkincisi de şu;

 

Bakanlık, güvenlik işini ihale ile alt işverene vermektedir. Yani, güvenlik görevlisi, bakanlığın değil, alt işverenin personelidir. Yani güvenlik görevlisi taşeron işçisidir.

 

Asıl işveren, taşeron işçisine talimat veremez, işine müdahale edemez.

 

Bakanlık, kendi personeli olmayan alt işverenin elemanına, alt işvereni de atlayarak talimat vermekle, 4857 sayılı İş Yasası’nın 2. maddesini ve Alt İşverenlik Yönetmeliği’ni açıkça çiğnemektedir.

 

“N’olmuş yani, çiğnerim” diyebilirsiniz.

 

Güvenlik görevlisi olan taşeron işçisi, alacak davası açar, bakanlık ile taşeron firma arasındaki sözleşmenin üçüncü kişileri aldatmaya dönük hileli bir sözleşme olduğuna dair suç duyurusu yapar.

 

Suçu emreden asıl işveren, suça göz yuman taşeron şirket ve yasadışı emri uygulayan taşeron işçisi, her biri ayrı ayrı idari, parasal ve cezai sorumlulukla karşılaşırlar.

 

Yargı taşeron işçisinin, emsal kadrolunun sahip olduğu haklara ulaşmasını sağlar. Aradaki fark da ciddi miktarda paradır ve sosyal haklardır. Yargı aradaki parasal farkı, bu yasadışı emri verenden tahsil eder. Muhtemeldir ki, işçi başına en az 70-80 bin liradır.

 

Sonuç olarak, aileyi koruma bakanlığına kara bir leke bulaşır, bakanlığın bizzat kendisinin suç merkezi olduğu mahkeme kararı ile tescillenmiş olur.

 

Taşeron işçisi olan güvenlik görevlisi kardeş, gözünü aç, en yakındaki bir iş hukuku uzmanına danış, muvazaalı çalışmak ve yasadışı emirlere uymak zorunda değilsin.