Hüseyin Karanlık: Jöntürk fedailiği hâlâ iş başında

Vatan Partisi önderliğinde geliştirilen ve olgunlaştırılan devrimci kültür, 150 yıllık ‘Gençtürk’ fedai geleneğimizin yeni kuşak öncülerini de yetişti

İttihat ve Terakki Cemiyeti’nde örgütlenen ve bir asır önce 1876 ile 1908 Vatan ve Hürriyet devrimlerine önderlik eden “Genç Türk” (Jön Türk) devrimciliği, bir dünya markası olmuştu. Doğu Perinçek’in sık sık vurguladığı gibi, nerede bir devrimci hareket görülse, o ülkenin “Jöntürkleri” adı veriliyordu. Bu gerçekliğin bugünün dünyasında da özellikle mazlum milletler bakımından geçerli olduğunu belirtmek yerinde olur. Türkiye’de ise fedai ruhu ve örgütlenişi bütün heybetiyle 109 yıldır vatanın semalarından ve ufkundan eksik olmadı. Tayyip Erdoğanların, hala büyük bir bağnazlıkla Abdülhamit’e sarılmaları ve ikide bir İttihat Terakki düşmanlığı sergilemeleri bu sebepledir. Jöntürk fedai geleneği bütün görkemiyle 21. yüzyılda da iş başındadır.

 

Gazi Mustafa Kemal ve arkadaşları 20. yüzyılın başında emperyalist işgale karşı Müdafai Hukuk Cemiyeti’nde örgütlendiler, 23 Nisan 1920’de Ankara’da Cumhuriyet devrimini hayata geçirdiler ve Milli Kurtuluş Savaşı’nı zafere ulaştırdılar. Bağımsız ve başı dik Türkiye’yi kurdular. Devletçilik eksenli bir karma ekonomiyi ve çağdaş bir toplumsal - kültürel yapıyı inşa etmek üzere aralıksız devrimlere öncülük ettiler. Bu görkemli zaferler, aslında İttihat Terakki’nin fedai geleneğinin Kemalist kadrolarca Müdafai Hukuk Cemiyeti (Daha sonra Cumhuriyet Halk Fırkası) çatısı altında yeniden ayağa kaldırılması, geliştirilmesi ve daha üst düzeye çıkarılmasının bir sonucuydu.

 

 

TÜRKİYE’YE ÖZGÜ DEVRİMCİ KÜLTÜR

 

Vatan Partisi ise yarım yüzyılı bulan aralıksız örgütlü mücadele sürecinde, Jöntürklerden ve Mustafa Kemallerden devraldığı devrimci fedailik geleneğini 21. yüzyıl dünyasına ve Türkiyesine uyarladı. Onu geliştirdi, derinleştirdi ve yeniden üretti. Vatan Partisi bu yolla aynı zamanda 1920’lerde Şefik Hüsnülerin önderliğindeki TKP’nin emekçi eksenli devrim düşüncesini de daha olgun bir düzeye getirmiş oldu. Böylece emperyalist saldırganlığa ve gericiliğe karşı Kemalist Devrimi tamamlama mücadelesini zafere götürecek sağlam bir düşünsel ve kültürel altyapı kuruldu. Teori, program ve strateji sorunu çözüldü.

 

Bu düşünsel ve kültürel altyapı, en özlü ifadesini Vatan Partisi Tüzüğü ile Milli Hükümet Programı’nda bulmaktadır. Daha geniş çerçevede bakıldığında ise bu düşünce ve programın ciltler dolusu kitaplara, kütüphaneler dolusu gazete, dergi ve yayın koleksiyonlarına dayanan zengin ve özgün bir bilimsel devrimci edebiyat üzerine oturduğu görülmektedir.

 

Bu devrimci edebiyat, bilimin evrensel bulgularıyla kendi ülkemizin tarihini ve toplumsal gerçeklerini birleştirdi, dünya emekçi devrimlerinin deneylerinden yararlandı, kendini pratik içinde ve pratiğe hizmet edecek şekilde yeniden üretti.

 

 

50 YILLIK ÖRGÜTLÜ MÜCADELE

 

Vatan Partisi’nin önderliğinde geliştirilen devrimci kültür, 150 yıllık “Gençtürk” fedai geleneğimizin yeni kuşak öncülerini de yetiştirdi. Türkiye’ye özgü bir öncü devrimci insan kişiliği ve kimliği oluştu. Bugün binlerce yeni Mustafa Kemaller, Talat Paşalar, Mithat Paşalar, Resneli Niyaziler, Namık Kemaller, Tevfik Fikretler, Nazım Hikmetler görev başındadır.

 

Daha düne kadar taşlaştırılıp dondurulmuş olan büyük devrimci Atatürk, Vatan Partisi sayesinde bütün canlılığıyla ve görkemiyle yeniden ayağa kaldırıldı. Bugün artık Türkiye’nin her bir köşesinde yurttaşlarımız, “Mustafa Kemal’in Askerleriyiz!” anlayışıyla coşmakta ve eyleme geçmektedirler.

 

Peki nasıl başarıldı bu tablo? Kendiliğinden mi oldu?

 

Hayır! Yarım yüzyıllık bir örgütlü çaba ve mücadelenin ürünüdür.

 

“Örgütlü mücadele!” Püf nokta bu iki sözcükte gizlidir ve bunun bilincinde olmak da ayrı bir güç kaynağıdır.

 

 

BİNLERCE ÖRNEK DEVRİMCİ

 

Hasan Yalçınlar, Suphi Karamanlar, Bora Gözenler, Erkan Yüceller, Zeki Önler, Durmuş Uyanıklar, Mehmet Günaylar, Işık Soner Perinçekler, Feyza Perinçekler, Ayhan Özerler, Yılmaz Çepoğlular, Barış Yiğitler, Şakir Keçeliler, Kağan Günerler, Halil Alkanlar, Hasan Erkılıçlar, Muhyettin Öksünler, Cemalettin Korkutlar, Dinçer Kömekler, Uçkun Geraylar, Veli Devecioğlular, Ali Tokgözler, Mehmet Çetinler, Halit Güngenler, Necdet Demirdöğerler, Fuat Karadayılar, Hüseyin Gökalpler, Mahmut Şenler, Galip Üstünler, Gökhan Alganlar, Ufuk Dündarlıoğlular...

 

Ve daha binlercesi, on binlercesi...

 

Aramızdan ayrılanlar ve yaşayanlar...

 

Halkımızın her kesiminden ve her yaş kuşağından çıkan kadınlı erkekli devrimci önderleri, bugün Türkiye’nin her köşesinde iş başındadırlar.

 

Türkiye’nin yetiştirdiği öncü devrimciler, kendi halkıyla sıcak bağlara sahiptirler. Tanıyan herkesin, hatta karşı saflardakilerin bile saygı ve güvenini kazanmışlardır. Vatanımızın en büyük zenginliklerinden biri de işte kuşaktan kuşağa geçen oturmuş devrimci insan kişiliğidir.

 

 

GENÇ KUŞAK ÖRGÜTLÜ ÖNCÜLER

 

Genç kuşak devrimcilerin ise ayrı bir özelliği ve önemi vardır.

 

Vatan Partisi’nin yetiştirdiği genç kuşak devrimci önderler ve bunların örgütleri, her kesimden halkın gönlüne yerleşmiş, onların sevgilisi haline gelmiştir.

 

Artık anne ve babalar büyüyen çocuklarına “yavrum sen de şu abilerinin, ablalarının arasına karış” diye rahatlıkla tembihte bulunabilmektedirler. Parti’ye ailesinden önce katılan gençler, kısa süre içinde anne babalarını da örgütüne kazandırabilmektedirler.

 

Bugün üç kuşak devrimci; dedeler ve nineler, onların kızları ve oğulları ile torunları, aynı anda Vatan Partisi’nde görev yapıyorlar. Bu tablo hem kitleselleşmenin ve kitlelere önderlik yeteneğinin bir göstergesidir, hem de mücadelenin sürekliliğinin bir güvencesi.

 

Türkiye’nin yetiştirdiği her kuşaktan devrimci öncüler, bilimsel devrimci bir dünya görüşüne sahiptirler. Örgütlüdürler. Mücadelecidirler. Araştırıcıdırlar, sorgulayıcıdırlar, öğrenmeye isteklidirler. Kendi kafasını kendi omuzlarında taşırlar. Ortak çalışmaya yatkın, üretken ve yaratıcıdırlar. Halkına, vatanına ve milletine, mücadele arkadaşlarına bağlıdırlar. Sade ve alçak gönüllüdürler, insan ve dost canlısıdırlar. Erdemlidirler.

 

Vatan Partisi, Genel Başkanı Doğu Perinçek’in şahsında dünyanın bütün güç merkezlerince tanınan ve dikkate alınan bir siyasal lideri yetiştirdiği gibi, ülke çapında tanınan, her meslekten çok sayıda yetkin siyasal kadroyu da Türkiye’mize kazandırmıştır.

 

Vatan Partisi’nde örgütlü bulunan nitelikli insan gücü, milletimizin elinde atom bombasından da güçlü bir silahtır. Türkiye’yi hedef tahtasına koyan saldırgan ABD emperyalizminin tetikçileri Michael Rubin’lerin ve daha başka CIA şeflerinin Vatan Partisi’ne ve özellikle Genel Başkan Doğu Perinçek’e karşı saldırı kampanyaları yürütmeleri, tam da bu nedenledir.

 

Sonuç: “İttihat Terakki ve Jöntürkler” mücadelesi, tarihin değil bugünün ve geleceğimizin bir konusudur.