Av. Osman Aydın Şahin: Zeytinciliği bekleyen tehlike

AKP iktidarının Sanayinin Geliştirilmesi ile ilgili yasa tasarısı, kamuoyunu oldukça meşgul etti. Tartışmalardan sonra, tasarıdan zeytin alanları ile ilgili madde çıkartıldı. Ancak, Sanayi Bakanı bu düzenlemenin tekrar gündeme getirileceğini ısrarla belirtti.

 


ÜRETİCİ SEFALETE İTİLİYOR

 

Tartışmalar, zeytin alanları ile ilgili sınırlı kalsa da, iktidarın zeytin-tarım-orman-hayvancılık (süt ve besicilik) - mera ve Sit alanlarına yaklaşımı milli birliğe zarar vermektedir. Tarım ve hayvancılıkta destek akçeleri neredeyse sı- fırlanmış, buna karşılık mazot-gübre-ilaç vb. giderler sürekli artmıştır. Dahası, yerli üretimi desteklemek yerine gümrük vergilerini iyice aşağıya çekmiş ve üreticiyi rekabet edemez hale getirmişiz. Köylü, süt veren hayvanını keser, köylü toprağını satar hale gelmiştir. Köylü, aldığı krediyi ödeyemez hale gelmiş ve topraklarını yabancı sermayeli bankalar ile tefecilere kaptırmaya başlamıştır. Ülkemizde geçimini tarım-orman ve hayvancılıkla sağlayan yaklaşık 20 milyon, yoksulluğa ve sefalete sürüklenmiştir. Bu uygulama, milli birliğe zarar vermektedir. Bu tür uygulamalar milletin birliğine zarar verdiğinden PKK/FETÖ’ye karşı mücadeleye, ABD’ye karşı yürütülen vatan savunmasına zarar vermektedir.

 


SANAYİ VE TARIM BİRLİKTE DESTEKLENMELİ

 

Sorunu, sanayi üretimi ile tarım üretimi arasında bir tercih yaparak tartışmayacağız. Çünkü, konuyu tercihler üzerinden ele almak, tuzağa düşmek olur. Hem sanayiyi ve üretimini, hem de tarımı ve üretimini desteklemek zorundayız. Türkiye Cumhuriyeti kuruluş yıllarında, kuruluş felsefesine bağlı olarak hem sanayide, hem de tarımda büyük atılımları planlayarak yaptı. Sonucunda, dünyada en hızlı büyüyen iki ülke arasında yer aldı. Dünyada kendini besleyen, tarım ürünleri ithal etmeyen 7 ülkeden biriydik. Bugün geldiğimiz noktada samanı bile ithal eder hale geldik.

 


ZEYTİN KANUNU

 

AKP iktidarının tarım politikasını; Cumhuriyetin kuruluş yıllarındaki zeytin ve zeytin köylüsüne bakışı ile mukayese ederek ele alacağız. Kıyas için hukuki metinleri ele alacağım. AKP iktidarının yaptığı hukuki düzenlemelerdeki amacın daha iyi anlaşılması için, düzenleme tarihlerine dikkat etmemiz gerekiyor. Çünkü, zeytin yasasında 2008 yılında yapılan değişiklik, 2009 yılında Aydın-Manisa ve Balıkesir illerinin Büyükşehir statüsüne alınması ile anlam kazanıyor. Bunu aşağıda ayrıntılı olarak açıklamaya çalışacağım.

 


ZEYTİNE VE KÖYLÜSÜNE BAKIŞ

 

Zeytin alanlarına ilişkin yasal düzenlemede değişiklik öngören tasarının adı; “Sanayinin Geliştirilmesi ve Üretimin Desteklenmesi Amacıyla Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı”dır.

 

Tasarının genel gerekçesi ikinci paragrafda “...ülke sanayisinin canlanması, yerli ve yabancı yatırımlar için yeni sanayi alanları oluşturulması, mevcut sanayi alanlarının genişletilmesi, yatırımların bürokratik süreçlere takılmadan hızla hayata geçebilmesi” şeklinde ifade edilmiştir.

 

Kamuoyu baskısı sonucu zeytin alanları ile ilgili madde tasarıdan çıkartılmıştır. Bunun üzerine komisyon tartışmalarında Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Sayın Faruk Özlü; “bu yasa bundan sonra da 7 defa, 17 defa, 27 defa gelebilir. Biz dönmüyor desek de dünya dönü- yor” şeklindeki veciz ifade ile Sanayi Komisyonu’nda düzenlemeyi savunmuştur.

 

Tasarıdan madde çıkartmakla iş bitmemiştir. Çünkü, AKP iktidarının zeytin-tarım-orman-mera ve sit alanlarına karşı aynı anlayış ile düzenlemeler yaptığını biliyoruz. Son tasarı, altın vuruş olarak hesaplanmış olabilir.

 


ADIM ADIM ZEYTİN

 

Tarım, Orman ve Sit alanlarına nasıl girildi?

 

A) 31.01.2008 tarihli Zeytin Yasası’ndaki değişiklik:

 

3573 sayılı zeytin yasasının 20. maddesinin 2. fıkrası “...belediye sınırları içinde bulunan zeytinlik sahalarının imar hudutları kapsamı içine alınması halinde, altyapı ve sosyal tesisler dahil toplam yapılaşma, zeytinlik alanının %10’nu geçemez” hükmünün ilavesi ile değiştirilmiştir.

 

B) 2009 yılında Büyükşehir kapsamına alınan iller:

 

Aydın-Manisa-Balıkesir illerimiz, 2009 yılında Büyükşehir statüsüne alındı. Bu üç ilimiz, Türkiye’nin zeytin üretiminin tamamına yakınını gerçekleştiren illerdir.

 

Zeytin yasasında bir yıl önce yapılan değişiklik ile de zeytin köylerimiz mahalle kapsamına girdi ve ‘belediye sınırları içinde bulunan zeytinlik sahası’ oldu. Buna bağlı olarak da, Edremit Körfezi’nde zeytinlikler arasına yazlıklar dikiliverdi.

 

C) Çevre ve Şehircilik Bakanlığının 1/100.000’lik planı:

 

Bakanlık, Balıkesir-Çanakkale çevre düzenine ilişkin olarak 2014 yılında bir plan yaptı. Üst ölçekli bu plan ile, Balıkesir ve Çanakkale illerinin sosyal-ekonomik-doğal ve kültürel özellikleri dikkate alınmadan, bu iki kentimiz için gelecek vizyonu oluşturulmak istenmektedir. Bu iki kentimizi Güney Marmara bölgesi olarak isimlendirelim. Kuzey Marmara Bölgesi olan Trakya bölgemizdeki çarpık sanayileşme ve kentleşme tarım ve hayvancılık üretimini azalttı. Bu plan ile de Güney Marmara bölgemizde tarım ve hayvancılığı yok edeceğiz. Peki, sadece İstanbul’u nasıl doyuracaksınız?

 

Çok kısa olarak bu plâna baktığımızda zeytine, tarıma, ormana, meralara ve SİT alanlarına yaşam hakkı tanınmadığını göreceğiz.

 

Çevre düzeni plânlarının hazırlanma aşamasında alınan tüm mekânsal ve sektörel kararların temelini, hedef yılı için belirlenen nüfus projeksiyonlarının belirlediğini biliyoruz. 2014 yılında hazırlanan ve 25 yılı kapsayan bir plân olan 1/100.000 ölçekli plâna göre, nüfus artışı üç kat olarak planlanmıştır.

 

Plânda nüfus kabulleri ve buna bağlı mekânsal kararlara göre, kent merkezleri ile kıyı bölgelerinde yoğunlaşma görülmektedir.

 

Bu bölgelerimiz içinde yer alan ve Küçükkuyu’dan başlayarak Dikili’ye varan bölge, zeytin, tarım, orman ve sit alanları olup, bu plân ile imara açılmaktadır.

 


ÜRKÜTÜCÜ GELİŞMELER

 

Plân, maden ve sanayi alanları ile ilgili hiçbir sınırlama getirmemektedir. Bu husus plânda açıklanırken ‘... plânlama bölgesi içinde turizm ile birlikte maden-enerji ve sanayi sektörlerinin dikkate değer, geliştirilmesi hassasiyet arz eden sektörler’ olduğu belirtilmiştir.

 

Bu plân çerçevesinde, ulaşım için yapılacak yolları, Çanakkale Boğaz köprüsünü ve çevre yollarını da birlikte düşündüğümüzde Zeytin-Tarım-Orman ve SİT alanlarının başına neler geleceğini düşünmek oldukça ürkütücüdür.

 

Bu plân, TMMOB Şehir Plânlamacıları Odası, Mimarlar Odası, İnşaat Mühendisleri Odası ve Ziraat Mühendisleri Odası’nın ortak açtıkları dava ile Danıştay’a taşınmıştır. Plân kesinleşmediği için kanunlaşmamıştır. Ancak, iktidarın bakışını net olarak göstermektedir.

 

AKP iktidarı, 2014 tarihli bu plân kesinleşip yasa haline gelmediğinden, zeytin alanlarını da kapsayan ve kamuoyunda tartışılan yasa tasarısını da 2017 yılında Meclise getirdi.

 

***

 

Zeytin alanları ve meralar vatandır!

 

Sanayi üretimi ile tarım üretimi birbirini destekleyen ve tamamlayan faaliyetlerdir. Bu üretimler için gerekli koşullar, bilimsel metotlarla saptanabilir.

 

Sanayi sahalarımız da, maden sahalarımız da, zeytin-tarım-orman sahalarımız da, meralarımız da vatandır.

 

AKP iktidarının, zeytin - tarım ve orman sahalarına organize sanayi bölgeleri, sanayi siteleri kurmadaki ısrarı anlaşılır gibi değildir.

 

Madenlerimizi yer altından elbette çıkartacağız. Devlet, kömür sahalarını özelleştirdiğinde yaşanan Soma cinayetini unutmadan çıkartacağız. Kâr hırsı ile değil, kamu yararı ile hareket edeceğiz.

 

Hukukun temel anlayışı, arza sahip olan, üstündekinin de sahibi olur. Arzın altındaki madenler devletindir. Zeytinlik alanların altındaki madeni çıkartırken, üstündeki zeytinliklerin sahibi olan köylümüzü madene neden ortak etmiyoruz? Neden köyünü terke zorluyoruz. Maden tükendiğinde, tekrar zeytinliğe dönüştürüp köylümüze vermiyoruz?

 

Cumhuriyet, hazine malı yabani zeytinlikleri ıslah ederek ekonomiye kazandıran köylüye, tapu vererek üretimi teşvik etmiştir. Sadaka dağıtmamıştır. Maden çıkartmada da aynı anlayışla hareket etmek gerekir. Zeytin alanlarını istimlâk edip tapuyu delmek suretiyle sahaları yerli ve yabancı sermayeye bırakmak yerine, arzın sahibi olan köylünün de ortak olacağı kamu işletmeciliğini hayata geçirmeliyiz.

 

***

 

Cumhuriyet’in zeytinciliğe bakışı

 

Türkiye Cumhuriyeti, 26 Ocak 1939 tarihinde 3573 sayılı kanun ile, kuruluş felsefesine uygun olarak, zeytin ve zeytincilik konusunda yasal düzenlemesini yapmıştır.

 

Yasanın amacı, ismine de yansımıştır; “Zeytinciliğin Islahı ve Yabanilerinin Aşılattırılması Hakkında Kanun”dur. Yasa ile devlet; kendi malı olan yabani zeytinliklerin, aşılama yapılmak suretiyle ekonomiye kazandırılmasını amaçlamıştır.

 

‘Delice’ denen zeytinlik alanlarını ıslah edenlere, mülkiyetini de devretmeyi taahhüt ederek, zeytinciliği teşvik etmiştir. Yabani zeytinlikleri ıslah etme taahhüdünde olanlar arasında da yasanın 8. maddesi ile bir sıralama yapılmıştır. Buna göre; “...evvelâ toprak sahibi olmayanlar, sonra en yakın köylüler ile küçük çiftçiler tercih olunur.” Diğer şahıs, şirket ve köy tüzel kişiliklerine de sıralamanın sonunda yer verilmiştir.

 

Yasanın 9, 10, 11 ve 12. maddeleri ile de T.C Ziraat Bankası üzerinden mali desteğin nasıl sağlanacağı gösterilmiştir. Kısacası Türkiye Cumhuriyeti, köylüsüne ‘üret arkadaş destek benden’ demiş ve mülksüz köylüyü mülk sahibi yapmıştır.