Ali Mercan: Orta Doğu’da Avrasya Atlantik saflaşması netleşiyor

"Berlin, Suudi Arabistan’la aralarında olan milyarlarca avro tutarındaki askeri malzeme sözleşmelerini askıya alacağını iletmiştir"

Almanya Suudi çatışması, Batı Asya’daki Atlantik ağırlığına karşı Avrupa’nın çıkışıdır. Saflaşma sertleşiyor. Almanya İran’ı kararlılıkla savunuyor, Lübnan, Irak ve Suriye’deki yıkımlara karşı Suudi Arabistan üzerinden ABD, NATO ve fiilen İsrail’e karşı tavır alıyor. Riad’ın İran’a yönelik saldırıları nedeniyle Almanya ve Suudi Arabistan arasındaki çatışma gittikçe kızışıyor. Berlin’den Büyükelçisini geri çağıran Riyad, yüksek düzeyde bir delegasyon ziyaretini de iptal etti.

 

Son günlerde Batı Asya’daki hızlı gelişmeleri izlediğimizde Atlantik Avrupa saflaşmasının izdüşümünü görmekteyiz. İran, Hizbullah, Katar bir yanda; Suudi Arabistan, İsrail ve müttefikleri bir yanda. Rusya, Türkiye Suriye, İran’ın yanında; Amerika, İsrail gibi Atlantik saldırı kıtası Suudi Arabistan’ın yanında.

 

 

ALMANYA’NIN BATI ASYA’DAKİ POZİSYONU

 

Almanya Dışişleri Bakanı Sigmar Gabriel’in Suudi Arabistan’a yönelik sert eleştirilerinden sonra Riyad, Büyükelçisini Berlin’den geri çağırdı. Yemen’e uygulanan ambargodan kaynaklanan açlık felaketinin hafifletilmesine yönelik talepleri reddetti. Bu tartışmalar yaşanırken Yemen’de açlık ve tıbbi malzeme yetersizliğinden günde ortalama 130 çocuğun öldüğü açıklandı.

 

Almanya, Körfez bölgesinde kendisi ve Avrupa’nın pozisyonunu güçlendirme çabası içindedir. Bu amaçla Suudi Arabistan ile İran arasında bir denge oluşturmaya çalışmaktadır. Bilindiği gibi çoktan beri İran ve Suudi Arabistan arasında Ortadoğu’da hakimiyet yarışı vardır. Almanya şimdiye kadar Suudi Arabistan ve müttefikleri ile İran ve müttefikleri arasında denge gözetmiştir. Bu yoldan bölgedeki etkisiyle çatışmaları önlemeyi ummuştur. Almanya, Riyad’a da eğitim ve askeri yardım yapmaktadır. Son tartışmalarda bunu kesmedi ancak durdurma sinyalleri verdi. Suudi Arabistan, Alman silahlarıyla bölgede haksız saldırılara girişiyor, çatışma bölgesine ilaç ve insani yardımı engelliyor.

 

Suudi Arabistan’la tırmanan gerginliğe karşın Almanya İran’la ilgili koruyucu tutumunda ısrar ediyor. ABD’nin İran’a yönelik yaptırımlarına karşı çıkıyor ve bu ülke ile nükleer alandaki anlaşmalara bağlı kalınmasında ısrar ediyor. Berlin, sadece İran ile çok iyi olan ticari ilişkilerini korumak açısından değil, ülke ve bölge içinde siyasi etkisini arttırmak için de ağırlığını koyuyor. Bu siyaset Atlantik’e karşı Batı Asya’nın yanında konumlanmaktır.

 

Almanya, İran ve Suudi Arabistan arasında da arabuluculuk yoluyla bölgede etkisini artırmak için adımlar attı. Bu yılın mart ayında Hamburg Körber Vakfı, Riyad ve Tahran’ı ziyaret ederek bölgede görüşmeler yürüttü. Bu turların “Ortadoğuda Trump karşıtı ittifak” girişiminin bir parçası olduğunu yazmıştık.

 


MÜDAHALELERE RAĞMEN İRAN GÜÇLENDİ

 

Bu arada ABD’nin 2003 yılında yıllardır rakibi olduğu Irak’ı tahrip etmesinden sonra İran daha elverişli bir konuma yükselmiştir. İran doğal gaz ve petrol kaynakları bakımından Suudi Arabistan’dan geri değildir. Nüfusu daha fazla ve kıyaslanamayacak ölçüde daha iyi eğitilmiş bir halkı ve gelişkin sanayi geleneği vardır. Her ne kadar Riyad görünüşte yeni prens Muhammed bin Salman’ın gayretiyle modernleşmeye çalışsa da İran ile kıyaslanamaz. Eğer ABD’nin ambargoları ve Batı bankalarını İran’ı boykota zorlamaları olmasaydı daha büyük bir sıçrama yaşayacaktı. Suudi Arabistan’ın Yemen ve Suriye üzerinde İran’ın etkisini savaş yoluyla önleme gayreti de fayda vermemiştir. Adı geçen ülkeler üzerinde İran’ın geçmişe göre oldukça büyük ağırlığı vardır.

 

Almanya ve Avrupa ülkelerinin bölgede arabuluculuk girişimlerine rağmen Suudi Prensi Muhammed bin Salman’ın başını çektiği çizgi provokatif bir yol izlemektedir. İran’a karşı Arap ülkelerini kışkırtarak Amerikancı bir cephe oluşturmaya çalışmaktadır. Ayrıca Yemen’e karşı savaşı tırmandırmakta ve İran’la iyi ilişkileri olan Kuveyt’i ablukalarla kuşatmaya çalışmaktadır. Son olarak Lübnan Başbakanı Hariri, Hizbullah’ı dışlamak için fiilen gözaltında tutulmuştur. Lübnan Cumhurbaşkanı Mişel Avn bunu esir almak olarak nitelendirmiştir. Özetle Suudi Arabistan İran’a karşı bir Arap kuşatması yaratma girişimi içindedir.(news.kuwaittimes.net 19.11.2017)

 

 

ALMANYA GERİ ADIM ATMAYACAK

 

Almanya Dışişleri Bakanlığı bölge istikrarı konusunda ciddi endişeler taşıdıklarını, takındıkları tutumdan geri adım atmayacaklarını bildirdi, ‘Mesajlarının bölgedeki bütün aktörleri hedef aldığını’ kaydetti. Suudi Arabistan, Gabriel’in açıklamalarını “haksız ve üzücü” olarak nitelendirirken, “Bunun bölge sorunlarının çözülmesinde ve istikrarın sağlanmasında bir yarar sağlamayacağı ve Gabriel tarafından yapılan açıklamaların Almanya Hükümetinin görüşlerini yansıtmadığını” iddia etti.

 

Almanya Dışişleri Bakanı Gabriel, perşembe günü görüştüğü Lübnan Dışişleri Bakanı Bassil ile ortak bir basın açıklaması düzenledi. Görüşmeden hemen sonra yapılan basın açıklamasında Gabriel, Lübnan’da sağlanan istikrar ve düzenin Hariri’nin istifası ve ülkeyi terk etmesiyle bozulmaya başladığını ifade ederek “Lübnan’ın birliğinin ve istikrarının korunmasını istiyoruz” dedi.

 

Berlin, Ortadoğu politikalarında Riyad tarafından engellendiğini görmemezlikten gelmek ve sessiz kalmak niyetinde olmadığını açıkladı. (tagesspiegel.de 18.11.2017) Bunları ölçüsüz ve çok sert bulan Riyad, resmi bir protesto tavrına girmiş ve bölgeye yardım görüşmeleri için Berlin’e gidecek delegasyonu iptal etmiştir. Almanya’ya göre Suudi Arabistan Almanya ile ipleri kopartmakta, İran ve bağlaşıklarına karşı savaş dahil her yönden saldırıda bulunmaktadır. Bu tavırları onaylamayan Berlin, Suudi Arabistan’la aralarında olan milyarlarca avro tutarındaki askeri malzeme sözleşmelerini askıya alacağını iletmiştir.