ABD-İsrail koridorunda AKP yarılması

 

ABD-İsrail Koridoru”ndaki cepheleşmeyi bu köşede 2012 yılından beri yazıyoruz. 7-8 Kasım ve 6 Aralık 2012 günlü Rotalara bir kez daha bakılmasını öneriyoruz. O yazılarda Koridordaki cepheleşmeyi şemalar yaparak yayınladık. AKP’nin ABD-İsrail koridorunda yarıldığını üç yıl önce saptamışız.

 

ÜÇ YIL ÖNCEKİ SAPTAMA

 

7 Kasım 2012 günlü Rota’da ilgili bölüm şöyle:

 

“KÜRT” KORİDORUNDA TAYYİP ERDOĞAN-ABDULLAH GÜL ÇATLAĞI

 

Suriye’de “Kürt” Koridoru konusunda, ABD ile Tayyip Erdoğan’ın politikalarının şu anda ayrıldığı görülüyor. Erdoğan, Almanya’dan dönerken, uçakta, Suriye’nin Irak gibi bölünmesine karşı olduğunu söylüyor. Hatta Barzani’yi de uyarmış. “Böyle bir şey olması halinde tavrımız Irak gibi olmaz” demiş. Bu tavrın Genelkurmay merkezli olduğu açıktır. Tayyip Erdoğan “Kürt” Koridoruna karşı çıkan bu tavrını ne kadar sürdürür, göreceğiz. Ama şimdiden Abdullah Gül ve Davutoğlu cephesinden baskı altına alındığı görülüyor. Bu ikili, “Kürt” Koridoru’nun Türkiye’deki en birinci yandaşları olarak faaliyettedir.

 

Tayyip Erdoğan’ı temsil eden basın organlarında PKK’yi desteklediği için ABD’den yakınmalar başlamıştır.

 

Yeni Şafak, Hürriyet gazetesini PKK ile İsrail ve PKK ile ABD arasındaki ilişkiyi örtbas ettiği için eleştiriyor.

 

Tayyip Erdoğan’ın en yakınında bulunan Yalçın Akdoğan, “Türkiye’nin dostlarının PKK’yi denklemden çıkarmaya yönelik girişimleri sabote ettiklerini” yazıyor” (Star, 19 Ekim 2012).

 

Yine Tayyip Erdoğan yönetiminden bir yetkili, ABD ve AB’nin “PKK’nin şimdilik bir şekilde oyunun içinde olmasını istediklerini” belirtiyor (Fatih Altaylı, aktarıyor, Haber Türk, 20 Ekim 2012).

 

6 Aralık 2012 tarihli Rotada ise şu satırlar yer alıyor:

 

AKP’DE “KÜRT KORİDORU” YARILMASI

 

ABD işbirlikçisi cephede asıl bölünen, Tayyip Erdoğan-Abdullah Gül yönetimidir. Suriye’nin direncinden sonra İran ve Rusya etkenleri, AKP iktidarını çatırdatıyor. Yarılma kaçınılmazdır; anlatmıştık.

 

ABD, Türkiye’nin İran’dan doğal gaz ve petrol almasını engellemek için, altınla ödeme yapılmasına yasak getirmeye kalktı. Önce Zafer Çağlayan ve Taner Yıldız, ardından Tayyip Erdoğan bu dayatmanın kabul edilemeyeceğini açıkladılar ve Rusya ile yılda 100 milyar dolarlık ticaret hacmini

hedefleyen sözleşmeler bağladılar. Öte yandan PKK denetimindeki BDP milletvekillerinin dokunulmazlıklarını kaldırmak için harekete geçtiler.

 

Abdullah Gül grubu ise, İran, Rusya ve PKK politikalarında ABD’ye sadakati en büyük koz olarak görüyor. Tayyip Erdoğan’ı ABD fermanıyla vurma çizgisinde yürüyor. Buna Sözleşmeli Personel Çizgisi diyebiliriz.

 

ABD CEPHESİNDEKİ “OYNAK” DURUŞ

 

Üç yıl önce 7-8 Kasım ve 6 Aralık 2012 günlü yazılarda yayınladığımız şemalarda da, Abdullah Gül-Davutoğlu-Fethullah Gülen AKP’si ile Tayyip Erdoğan AKP’sini ayırmışız. Tayyip Erdoğan AKP’sinin

ABD cephesindeki duruşunu daha üç yıl önce “oynak” diye nitelemişiz.

 

O zaman AKP ile Fethullah Gülen cemaati henüz bölünmemişti. Görüldüğü gibi o bölünme, yalnız Ergenekon-Balyoz kumpası ve yolsuzluk soruşturması ekseninde değildi, ABD’ye tavırlar da farklıydı.

 

GÜL-GÜLEN-KILIÇDAROĞLU KOALİSYONU

 

İlginç olanı CHP’nin de AKP içindeki bölünmede cephe tutmasıdır. Kılıçdaroğlu yönetimi, ABD’ye daha bağımlı olan Abdullah Gül-Davutoğlu-Fethullah Gülen grubuna eklemlendi.

 

Bugün koalisyon planları hayata geçirilirken, yine aynı cepheleşmeyi görüyoruz. AKP-CHP hükümeti çabaları, aslında Abdullah Gül-Davutoğlu-Kılıçdaroğlu koalisyonunu hedefliyor. Tayyip Erdoğan devre dışı bırakılıyor. Çünkü ABD-İsrail Koridoruna karşı bir tutum içine girmiştir.

 

Doğu Perinçek, 30 Haziran 2015, Aydınlık