Köşe Yazıları Yorumsuz - 7 Kasım 2020 Cumartesi

7 KASIM 2020,CUMARTESİ

KÖŞE YAZILARI

 


1-Hasan Basri Yalçın-Sabah
“Biden mı Trump mı”

 Amerikan devleti ciddi bir kaosla karşı karşıya olduğu için her kim iktidara gelirse gelsin dünyadaki etkisi sınırlı olacaktır. Trump zaten Amerika'yı dünya siyasetinden uzaklaştırmak istiyor. Bu nedenle Türkiye'yi sıkıştırması için bir gerekçesi yoktu. Biden ise Amerika'yı yeniden küreselci bir role sokmak için getiriliyor ama böylesi bir kaotik ortamda ve Amerikan varlığı dünyada bu kadar körelmişken bunu becerebilmesi kolay değil. Ancak Biden popülist bir tavırla Türkiye'yi hedefe koyup ekonomik baskı uygulamayı tercih ederse kimse şaşırmasın. Dört, biz kendi işimize bakarız. Amerika'da kimin iktidara geldiğinin bir önemi vardır. Dünyada hiçbir ülke bunu göz ardı etmez, edemez. Ama dünya siyasetinde hiçbir ülke de sınırsız güç sahibi değildir. Türkiye de zayıf bir devlet değil. Biz Suriye'de yaptığımız üç askerioperasyonu da ABD'ye rağmen yaptık. İlk ikisini de Obama-Biden döneminde gözlerine soka soka yaptık. Dolayısıyla Türkiye her zaman kendi çıkarları çerçevesinde yolunu bulacaktır. Yolun biri biraz daha kolay diğeri daha maliyetli olabilir. Ama nihayetinde Türkiye sağlam durdukça kim gelirse gelsin bir yolu bulunur. Bu saatten sonra Türkiye'nin kontrol altında tutulması mümkün olmayacaktır.

https://www.sabah.com.tr/yazarlar/hasan-basri-yalcin/2020/11/07/biden-mi-trump-mi

 

2-Mahmut Övür-Sabah
“CHP’de parayla satılan kim veya kimler”

Peki, kimi veya kimleri suçluyor?
İttifak ortağı İYİ Parti veya HDP'de derin ayrılıklar olsa da parti kurma girişiminde bulunan kimse yok. Ama CHP'de var. Suçlama da asıl onlara yönelik.CHP'den ihraç edilen Öztürk Yılmaz parti kurdu.
Muharrem İnce, Memleket Hareketi başlattı ve büyük olasılıkla partisini de kuracak.
Mustafa Sarıgül de düğmeye bastı ve Türkiye Değişim Partisi'ni yakında kuruyor.
Sırada Yılmaz Ateş'in başını çektiği CHP içindeki eski Baykalcılar ve ulusalcılar var ve onların arayışı da sürüyor. Orada da "lider kim olacak?" tartışması sürdüğü için adım atılamıyor.
Bütün bu isimlerin CHP içinde siyasi bir ayrışma yaşandığı için ayrıldıkları veya ihraç edildikleri, bu nedenle de ayrı bir parti kurma çabasında oldukları biliniyor.

https://www.sabah.com.tr/yazarlar/ovur/2020/11/07/chpde-parayla-satilan-kim-veya-kimler


3-Kübra Par-Haberürk
“Peki Biden Erdoğan’a hazır mı”

Türkiye’de politik atmosfer değiştiBiden’ın ve ekibinin ıskalamaması gereken bir başka mesele de bu süreçte Türkiye’deki sosyolojik havanın değişmiş olması. 2016 sonrası Türkiye’de sağ-milliyetçi-bağımsızlıkçı söylem ciddi oranda yükseldi. Cumhur İttifakı’nın öne çıkardığı değerler milliyetçi muhafazakâr kitleyi dönüştürdü. Ulusalcıların bir bölümü de dış politikada milliyetçi-muhafazakârların tezlerine yaklaştı.

Öte yandan Avrupa Birliği’ni destekleyenlerin oranı dramatik bir biçimde düştü ve ABD karşıtlığı belki de hiç olmadığı kadar yükseldi.
https://www.haberturk.com/yazarlar/kubra-par-2561/2861956-peki-biden-erdogana-hazir-mi

 

4-Emin Çölaşan-Sözcü
“O ikiliye açık mektup”

 Ey Trump, mektubumun bu bölümü sanadır…Bizim dünya liderimize resmi yazı gönderip hakaret ettin, tehdit ettin, hiç utanıp sıkılmadan ‘Aptal olma' dedin. Dün burada aynen yazmıştım, inşallah şu seçimi kaybet de beter ol! Hak yerini bulsun.Muhterem kardeşlerim Biden ve Trump…İkiniz de bizim için çok değerlisiniz. İşi daha fazla uzatmayın, mahkemelik falan olmaktan kaçının.Bu saatten sonra ayarlanacak delege kaldıysa onların peşini bırakmayın.   Bir fikrim var…Boş işlerle uğraşıp zaman yitirmeyin. Gerekirse yazı tura atın, kim kazanırsa o başkan olsun. En pratik ve en hızlı çözüm bence budur. Bir ABD başkanlığı uğruna birbirinizi daha fazla kırmayın, dünyayı başkansız bırakmayın çocuklar…Benden söylemesi… İkinizi de öpüyorum.”
https://www.sozcu.com.tr/2020/yazarlar/emin-colasan/o-ikiliye-acik-mektup-6115025/

 

5-Barış Doster-Cumhuriyet
“ABD’nin seçimi Türkiye ve dünya”

Dış politikada, Çin ve Rusya’ya karşı istediğini alamayan bir ABD vardır artık. Biden, rakibini Rus yanlısı olmakla, 2016’daki seçimleri Rusların yardımıyla kazanmakla suçlamıştır. Trump ise Biden seçilirse ABD yurttaşlarının Çince öğrenmek zorunda kalacaklarını söylemiştir. Bu karşılıklı ithamlar, iki adayın kampanya sırasındaki karşılıklı atışmalarının ötesinde, ABD’nin strateji belgelerinde “hasım devlet” olarak tanımladığı iki güçten ne kadar çekindiğini göstermektedir.  Kısacası, ABD’nin politikalarını, başkanın kim olduğu değil, bu ülkenin emperyalist karakteri belirler. Türkiye - ABD ilişkileri de bu gerçeğe göre şekillenir.  
https://www.cumhuriyet.com.tr/yazarlar/baris-doster/abdnin-secimi-turkiye-ve-dunya-1789133

 

6-Yaşar Hacısalihoğlu-Akşam
“Trump derin ABD’ye savaş açtı”

Trump’ın perşembe akşamı yaptığı bu konuşmadan hemen sonra kamuoyu önüne çıkan oğlu Donald Trump Jr. da tüm bunların altını çizdi ama en sert, en hararetli bir biçimde. Oğul Trump, babası için dedi ki; “Trump bir savaşçıdır ve her savaşı göğüslemeye hazırız. Her savaşı ölümüne sürdüreceğiz. Medya çıldırmış durumda. ABD muz cumhuriyeti değildir. Yaşadıklarımızı 3. dünya ülkesi yaşasaydı aynı medya, aynı unsurları çığlık çığlığa olurdu. Demokrat yargıçlar eliyle bu noktaya gelindi.” Sözlerinin sonunda savaşın bir parçası olmaktan gurur duyduğunu ifade ederek, yakın geleceğin yeni Trump’ı olacağının sinyalini verdi. Aslında gerek baba Trump, gerekse oğlu Trump 2024 seçimlerinin kampanyasını şimdiden başlattılar. Hukuk yolundan sonuç alamasalar da seçimi şaibeli olarak etiketleyerek, siyasette güç elde etmeye çalışacaklar. Nitekim Donald Trump; 4 milyon yeni oy kazandırdığını, bir Cumhuriyetçi başkan adayı olarak ilk defa kendisinin beyaz olmayanlardan bu denli yüksek oy aldığını da hatırlatarak, başkanlığını koruyamasa da siyaseti bırakmayacağının ipucunu verdi. Kısacası Trump, derin ABD’ye savaş açtı. Bakalım sonucu ne olacak.  
https://www.aksam.com.tr/yazarlar/prof-dr-yasar-hacisalihoglu/trump-derin-abdye-savas-acti/haber-1123868

 

7-Mehmet Metiner-Star
“Koronavirüsle imtihanım”

İlk teşhis konulduğu akşam bir karar aldım: Medya aracılığıyla bu durumu ilan etmeyecektim. Mümkün olduğunca kimseye şifahi olarak da söylemeyecektim.Öyle yaptım.İki nedenle:Dostlarım ve sevenlerim zinhar üzülmesinler diyeİflah olmaz düşmanlarımız sevinmesinler diye.O süreçte yazacaklarını kazara okumamız halinde korona virüsünden bin beter yaralamasın diye.Çünkü moral en büyük ilaçtı.Teşhisin konduğu Salı akşamı Ümit Özdağ aramıştı. Hastalığa yakalandığımı öğrendiğinde beni hemen kekikten yaptığı ilaçlarla adeta şifa dağıtan bir dostuyla temasa geçireceğini söyledi. Çok geçmeden Kaptan Mustafa Can aradı. Semptomlarımı sordu. “Korkma, atlatacaksın!” dedi. Sağolsun gecenin geç bir vakti olmasına rağmen bizzat Beykoz’dan kalkıp Şile’ye geldi. İlaçları bırakıp gitti. İlaçları nasıl kullanacağımı bu işin üstadı olan doktor Müslüm kardeşimizle irtibatlandırarak o gece hayırlı bir işe öncülük etti.Çok şükür bu süreci hafif semptomlarla geçirdim.
https://www.star.com.tr/yazar/koronavirusle-imtihanim-yazi-1585672/

 

8-Murat Belge-T24
“Bir soluk alabildik”

Amerika bugün hâlâ dünyanın "öncü" ülkesi. "Öncü" olmak, ille de olumlu davranışlara yol açmak demek değil; olumsuzluklara da öncülük etmek de mümkün. Amerika'nın bugüne kadar dünyada oynadığı rolün kapsamında bunun da çok sayıda örneği var. Dünyanın popülizm badiresine saplanmasında da payı oldu. Ama bu "en güçlü" dünya devletinde halkın diktatöre sepet havası çalmış olması başka ülkelerde de birtakım yankılar yaratacaktır diye düşünüyorum. Muhtemelen çok hızlı değil, ama makul bir hızla ilerleyen bir "domino efekti" beklemek aşırı iyimserlik mi olur?

Olur ya da olmaz. Bekleyecek, göreceğiz. Ama şimdilik, aklımın kıyısında Floyd, "bir soluk alabildim" diyorum.
https://t24.com.tr/yazarlar/murat-belge/bir-soluk-alabildik,28607