Köşe Yazıları Yorumsuz - 5 Temmuz 2020 Pazar

5 TEMMUZ 2020, PAZAR
KÖŞE YAZILARI

 


1-Yusuf Kaplan- Yenişafak
“Toplumun ruhunu yitirme mücadelesine dur deme mücadelesi”

Şimdi bu ruhu yitirme tehlikesiyle karşı karşıya. İstanbul Sözleşmesi, AB Uyum Yasaları, toplumun altını oyuyor!Kadına şiddeti, tecavüzü, çocuklara iğrenç cinsel saldırıları yok edebilecek, asgarî düzeylere düşürebilecek yasaları bu ülke nasıl yapamaz!Aile konusunda, tefessüh etmiş Avrupa’nın, ruhunu yitirmiş, makinalaşmış Batı’nın bize verebileceği hiçbir şey yok! Batı’da toplum çökmüş, değerler çözülmüş durumda. Toplumu güçlü sistemler inşa ederek korumaya çalışıyorlar! Sistem insanın önüne geçmiş durumda Batı’da.Sistem çökünce her şey bitecek!Toplum, değerler ve anlam haritaları konusunda Batı’dan alacağımız her şeyin toplumun temel yapılarını dinamitleyeceğini, ruhunu yok edeceğini şimdiye kadar göremediysek, Allah akıl, fikir versin, diyorum sadece!Batılılardan aile, değerler ve anlam dünyası konusunda öğrenebileceğimiz hiçbir şey yok! Gölge etmesinler başka ihsan istemiyoruz kendilerinden!
https://www.yenisafak.com/yazarlar/yusufkaplan/toplumun-ruhunu-yitirme-tehlikesine-dur-deme-mucadelesi-2055578


2-Faruk Beşer- Yenişafak
“Devletsiz İslam olur mu”

Bir önceki yazımızda İslam’ın devleti olur mu, diye sormuştuk. Şimdi de devletsiz İslam olur mu, diye soralım.
https://www.yenisafak.com/yazarlar/farukbeser/devletsiz-islam-olur-mu-2055586

3-Taha Akyol- Karar
“Barolarda eyalet sistemi”

Barolar için iktidarın istediği “çoklu baro” sistemi adaletin savunma tarafında ‘eyaletler’ yaratacak. Hatta Osmanlı tarihinden bir kavramla “imtiyazlı eyaletler” de diyebiliriz… Gerçi iktidar ‘eyalet’ kavramına aşinadır. ‘Çözüm süreci’ denilen konjonktürde HDP tabanından oy almak için bizzat Başbakan Erdoğan’dan eyalet sistemine övgüler dinlemiştik.
“Osmanlı sistemi” diye övülmüştü. Halbuki o çağın teknolojisinde, Roma ve Bizans’ta da vardı.
https://www.karar.com/barolarda-eyalet-sistemi-1572901

 

4-Ahmet Taşgetiren-Karar
“Ayasofya için dönüm noktası mı?”

Ayasofya ile ilgili denklem ortada. ABD’nin tavrı da dikkat çekici Rusya’nın tavrı da, tabii Patrik’in tavrı da. Cumhurbaşkanı da Ayasofya ile ilgili meseleyi daha önce “Başka boyutları var” noktasından “Egemenlik hakları” çerçevesine getiriyor. Buradan bakıldığında 15 Temmuz veya benzer bir tarihte, yargı kararı veya Cumhurbaşkanı kararnamesi ile Ayasofya’nın açılacağı sonucu çıkıyor. Bu tabii ki Türkiye için önemli, stratejik bir karar. Böyle bir sonuç olacaksa bunun önemli bir değerlendirmenin sonucu olduğu kanaatine varılabilir.
Independent Türkçe’de Genelkurmay eski İstihbarat Başkanı, emekli Korgeneral İsmail Hakkı Pekinel imzalı bir yayı yayınlandı. Yazının başlığı şöyle idi: “Aşırı taahhüde girmiş bir Türkiye mi?”
https://www.karar.com/ayasofya-icin-donum-noktasi-mi-1572900

 

5-İskender Öksüz-Karar
“Tövbe tövbe Çin hiç emperyalist olur mu?”

Sonra Sovyetler yıkıldı, Sovyet perdesi düşünce arkasındaki Rusya çırılçıplak ortaya çıktı ve o iş bitti. Türkiye’deki Rus solu da bitti. Geriye Çin solu kaldı. Rus solcuları liberal oldu, kozmopolit oldu, bir kısmı patron oldu, fakat itiraf etmeliyiz, 1960’larda Maocu olanlar hâlâ… Maocu demeyeceğim, Mao’nun borsası Çin’de epey düştü. Şöyle söyleyelim: Bizim eski Maocular menşe şahadetnamelerini hâlâ taşıyorlar. Hâlâ Çinciler. Tu kaka emperyalist de hâlâ Amerika veya eş manalı kullandıkları NATO.
https://www.karar.com/tovbe-tovbe-cin-hic-emperyalist-olur-mu-1572903

 

6-Orhan Bursalı- Cumhuriyet
“Türkan Saylan ve Celal Şengör”

Sustu, utanmıştır biraz da pişman olmuş mudur bilmem, ama hissettiğim o.
Aklına geleni söyleyen ve bundan önce de potlar kıran bir insan vardı karşımda.
Bir yanıyla asla reddedilemeyecek kendi alanında bir bilim devi.. Savunulacak, korunacak ve zekâsına şapka çıkarılacak...Öte yanıyla, çok çok zayıf, sosyal değerlendirmeleri dikkate alınmayacak ve yerden yere vurulacak bir kişi.Ve kırdığı potlarına da kurban edemeyeceğimiz bir durum...
Ne bilimi ne Celal’i...
https://www.cumhuriyet.com.tr/yazarlar/orhan-bursali/turkan-saylan-ve-celal-sengor-1749487

 

7-Hikmet Sami Türk- Cumhuriyet
“Barolar için çözüm nedir”

Hukukumuzda var olan bu modelin barolar bakımından değerlendirilmesi, anayasaya aykırı bir kanunla baroları bölmek yerine şubeler kurulmasına olanak tanıyan yasal bir düzenleme yapılması yoluna gidilmelidir.
Örneğin İstanbul, Ankara ve İzmir barolarında yine hareket noktası olarak 5 binden başlayarak, sonra gelen her 4 bin avukatla birer şube kurulacak olsa İstanbul’da 10, Ankara’da 3 ve İzmir’de 1 yeni şube açılabilir; böylece baroların İstanbul’da 11, Ankara’da 4, İzmir’de 2 yerde hizmet vermesi sağlanabilir.
Bu, büyük baroları bölerek küçük barolara ayırmak yerine onların bütünlüğünü koruyan, şube açmalarına olanak tanıyan bir düzenleme ile etkin çalışmalarını optimum büyüklük içinde kolaylaştıran bir çözüm olabilir.
https://www.cumhuriyet.com.tr/yazarlar/olaylar-ve-gorusler/barolar-icin-cozum-nedir-prof-dr-hikmet-sami-turk-1749481

8-Sibel Eraslan-Star
“İstanbul Sözleşmesi’ne karşı yükselen dini itirazlara kulak verecek miyiz?”

1- Kadına şiddet tek başına bir sözleşmeyle önlenemez. Kültürel, dini, toplumsal kodlarımızın da bu süreçte iş görmesi gerekir. Yasal tedbirler evet şarttır, ama o yasalara uyacak nesilleri yetiştirmek de toplumun görevidir. Oysa biz, kadın şiddetini kriminal bir vaka olana kadar seyrediyoruz, bu yüzden, ‘’bu anlaşma olmazsa kadın şiddeti artar’’cılara katılmıyorum. 2014’ten beri yürürlüktedir bu sözleşme, kadına yönelik şiddet azaldı mı?
2- Sözleşmeye karşı çıkanlar, kadına yönelik şiddet karşıtlığı hakkında sözleşmeyi yapanlarla aynı karede. Onların sözleşmeye karşı çıkışlarında ise ‘’aile’’ duyarlılığı yatıyor. Sözleşme, aileyi şiddet mekanı olarak tarif edecek kertede aileyi, geleneksel değerleri, dini inancı, kültüel kodları, söz gelimi namus değerini dahi olumsuz atıflarla indirgeyeci bir dile sahip çünkü. Ayrıca 4.md/3.fıkrada geçen ‘’cinsel tercih’’ ifadesindeki tavrı, sözleşmeyi; ‘’eşcinselliği meşrulaştırıcı’’, ‘’nesilleri ifsad edici’’ bir konuma sürüklüyor zihinlerde...
3- Sözleşmeyi imzalamayan ‘’medeni’’ ülkelere baktınız mı hiç? Sözleşmeyi şerhler koyarak imzalayanlara baktınız mı? Sözleşmeden cayan ülkelere? Peki sözleşmeyi imzaladığı halde uygulamaya koymaktan imtina eden ülkelere de baktınız mı? Bunların hepsinde dini çekinceler var. Kilise’den duyulan çekinceler bunlar ve hiç bir siyasi parti ne Kilise’yi ne de toplumsal itirazları karşısına çekmeyi göze alabiliyor...
https://www.star.com.tr/yazar/istanbul-sozlesmesine-karsi-yukselen-dini-itirazlara-kulak-verecek-miyiz-yazi-1555484/