Köşe Yazıları Yorumsuz - 19 Eylül 2020 Cumartesi

19 EYLÜL 2020, CUMARTESİ

KÖŞE YAZILARI

 

 

1-Hasan Basri Yalçın-Sabah
“Yeni CHP’nin anlamı”

Ancak Türkiye'de CHP kendi seçmen kitlesinin hareketsiz kaldığına inanarak, Erdoğan karşıtlığına da dayanarak ve küreselciliğin desteğinetalip olarak iktidara gelebileceğini düşünüyor. Bu yolda ülkenin ulusal çıkarlarının pek bir önemi kalmıyor. Erdoğan gitsin de nasıl giderse gitsin. Bu uğurda şeytanla bile işbirliği yapılabilir fikri bir saplantı haline gelmiş durumda. Siyaset büyük oranda kurgulanabilir. Bunların örneklerini biliyoruz ve görüyoruz. Ama her kurgunun da bir kullanım süresi vardır. Şimdilik CHP tabanının bu yeni CHP'ye ses etmediği doğru. Ama zamanla parti içinde çıkabilecek alternatifler kendisine yaşam alanı bulabilir. Kurumsal ilişkilerzayıfladıkça ve tasfiyelerin sayısı arttıkça tartışmalar da daha sertleşebilirve yarılmalar doğabilir.
https://www.sabah.com.tr/yazarlar/hasan-basri-yalcin/2020/09…



2-Salih Tuna-Sabah
“Bizi deli mi öptü”

ABD'yi rahatsız ettiği için istifa etmek zorunda bırakıldığı iddia edilen amiralimiz Cihat Yaycı, birkaç gün evvel Fatih Altaylı'yla Mavi Vatan'ı konuştuğu 2 saatlik programda, ABD'yi rahatsız edecek tek kelime etmedi.
Tam aksine...
ABD'nin Dedeağaç'ta üs kurmasını ve sınırımızda Yunanistan'la tatbikat yapmasını gayet doğal karşıladı.
Hatta, "Bize karşı değil Ruslara karşı tatbikat yapıyorlar, Ruslar düşünsün!" dedi.
https://www.sabah.com.tr/yazarlar/salih-tuna/2020/09/19/bizi…

 

3-Yasin Aktay-YeniŞafak
“Son diktatör”

Aytekin Yılmaz, Vadi Yayınları tarafından yakınlarda yayınlanan “Son Diktatör” isimli son kitabında Diyarbakır Cezaevi ve PKK hatta Kürt sorunu arasındaki ilişkiye dair bu efsaneyi yıkıyor. Doğru, hapishaneler devlete karşı hıncın beslendiği yerler ama bunun nedeni devletin baskısı değil, bilakis buraları birer örgüt eğitim kampına dönüştüren sol örgütlerin inanılmaz uygulamalarıdır.
https://www.yenisafak.com/yazarlar/yasinaktay/son-diktator-2…

 

4-Nedret Ersenel-YeniŞafak
“Rus, Çin, Türkiye ve ABD, Alman ve Japon imparatorlukları”

Çin Dışişleri Bakanı Wang Yi 10-11 Eylül tarihlerinde Moskova’daydı. Görüşmeler sonunda “matbu” algılanan ortak bildiri yayınlandı. Ama değildi. Stratejik bir duyuru hatta ilandı... (Rusya Dışişleri Bakanlığı resmi sitesi, 11/09, No:1427.)İyi okunduğunda, iki süper gücün ilişkilerini küresel jeopolitik bağlama nasıl oturttuğu rahatlıkla görülebilir...Çin-Rusya ilişkilerini kavramak gelecek kestirimi adına kritik olsa da Türkiye’de az ilgi görür ve olmazlığına ilişkin fikrî yatırım güçlüdür. Borrell’in açıklamaları ile değişeceğini varsayabiliriz. Ortak deklerasyon, iki ülke ilişkisini açık biçimde tarihlerindeki en yüksek düzleme taşıyor. Bir çok rezerve saygı/kabul duymakla birlikte, ‘11 Eylül’ tarihli ilan, Çin-Rusya stratejik işbirliğinde niteliksel olarak yeni bir aşamadır diyebilirim...
https://www.yenisafak.com/yazarlar/nedretersanel/rus-cin-tur…


5-İbrahim Kiras-Karar
“Firavun Sisi şimsi dostum Sisi mi olacak”

Dış politika için idealist, realist gibi terimlerle konuşuyor olsak da mevcut iktidarın siyaset yaklaşımının hem içeride hem dışarıda daima “pragmatist” mahiyette olduğunu, fakat buradaki problemin dış politika konularının iç politikada kullanılmasından kaynaklandığını anlamak gerekiyor. Doğu Türkistan veya Kırım da iç politikada kullanılabilirdi ama Çin ile Rusya “hayt huyt” edilecek devletler değil… Söz gelimi “Firavun Putin” diye ağız dolusu nutuk atmak “Firavun Sisi” demek kadar kolay değil. Keza Çin’in parası yakın, Doğu Türkistan davası uzak… İşin aslı bu maalesef.
https://www.karar.com/firavun-sisi-simdi-dostum-sisi-mi-olac…

 

6-Yılmaz Özdil-Sözcü
“Belgesel”

Can Dündar'ı herkes sürgünde sanıyor. Halbuki bana sorarsanız, yakın tarih belgesellerinin en başarılı gazetecisi olarak, bu defa bizzat kendi hayatıyla yaşayarak tarihe not düşüyor. Sadece fonda trajik bir müzik eksik…Can Dündar sayesinde aslında, AKP Türkiyesi'nin “belgesel”i çekiliyor!
https://www.sozcu.com.tr/2020/yazarlar/yilmaz-ozdil/belgesel…

 

7-Barış Doster-Cumhuriyet
“Maskeli balonun liberal solcuları”
CHP Atatürk’ün partisi. Cumhuriyeti kuran parti. O nedenle haklı, doğal, kaçınılmaz olarak kurucu ilke ve değerler, ulusal birlik, ülke bütünlüğü, tam bağımsızlık konularında kıskanç. Liberal sol ise CHP’nin kurucu ideolojisi ve tarihi işlevi konusunda hassas değil. Fazlaca sivil toplumcu, Avrupa Birlikçi. Aralarında etnikçiliği sosyalizm, mezhepçiliği komünizm, hemşericiliği Marksizm sanan çok kişi var. ABD kaynaklı programlara, AB’den gelen projelere, Alman vakıflarının verdiği fonlara açıklar. FETÖ’yü, tarikat ve cemaatleri sivil toplum kuruluşu olarak tanımlayan; etnik köken ile milliyet; ırk ile millet arasındaki farkı bilmeyen liberal solcu çok.
https://www.cumhuriyet.com.tr/yazarlar/baris-doster/maskeli-…

8-Mehmet Ali Güller-Cumhuriyet
“Yunanistan’ın Kozu AKP’nin Lozan karşıtlığı”

Erdoğan ya da Çavuşoğlu tarih bilmiyor olabilir mi? Sanmıyorum. En azından Saray’daki “Güvenlik ve Dış Politikalar Kurulu”ndaki kimi isimlerin bu gerçekleri bildiğini biliyorum. O zaman tarihi gerçekler neden Yunanistan’a koz verircesine çarpıtılıyor? Üç nedeni var:1. “Muhafazakâr kurnazlık” nedeniyle: Son 10 yılda Yunanistan’ın Lozan’a aykırı olarak 18 adayı işgal etmesine, asker çıkarmasına, silahlandırmasına sessiz kalan AKP iktidarı, kendi hatasını “adalar Lozan’da verildi” yalanıyla örtmeye çalışıyor!
2. Muhafazakâr tabandaki “fetih” algısını yönetmek amacıyla “Adaları CHP verdi, AKP alacak”, “Atatürk ve İnönü korkak davranıp alamadı ama cesur Erdoğan alacak” duygusu oluşturmaya çalışıyorlar. Bunu Irak ve Suriye politikalarında da gördük: Kerkük ve Halep’e yeni plaka numarası takan manşetleri anımsayınız. Dikkat ederseniz orada da Misakımilli’nin gereğinin yapılamadığını propaganda ediyorlardı. “Lozan hezimettir” demeleri bundandı. Yani Atatürk ve İnönü Misakımilli içinde yer alan Irak ve Suriye’nin kuzeyindeki toprakları alamamıştı ama Erdoğan alacaktı; Kerkük 82, Halep 83 olacaktı!
3. Tarihi bilmediklerinden değil, işlerine gelmediğinden çarpıtıyorlar. Kendi tarihlerini yazabilmek için o tarihi kötülüyorlar.Ancak zararı Türkiye’ye oluyor!Bitirirken belirtelim: Lozan’a yaslanmayan hatta Lozan’ı hezimet gören bir dış politika, Yunanistan’a Ege’de avantaj doğurur!
2. Muhafazakâr tabandaki “fetih” algısını yönetmek amacıyla “Adaları CHP verdi, AKP alacak”, “Atatürk ve İnönü korkak davranıp alamadı ama cesur Erdoğan alacak” duygusu oluşturmaya çalışıyorlar. Bunu Irak ve Suriye politikalarında da gördük: Kerkük ve Halep’e yeni plaka numarası takan manşetleri anımsayınız. Dikkat ederseniz orada da Misakımilli’nin gereğinin yapılamadığını propaganda ediyorlardı. “Lozan hezimettir” demeleri bundandı. Yani Atatürk ve İnönü Misakımilli içinde yer alan Irak ve Suriye’nin kuzeyindeki toprakları alamamıştı ama Erdoğan alacaktı; Kerkük 82, Halep 83 olacaktı!
3. Tarihi bilmediklerinden değil, işlerine gelmediğinden çarpıtıyorlar. Kendi tarihlerini yazabilmek için o tarihi kötülüyorlar.Ancak zararı Türkiye’ye oluyor!Bitirirken belirtelim: Lozan’a yaslanmayan hatta Lozan’ı hezimet gören bir dış politika, Yunanistan’a Ege’de avantaj doğurur!
https://www.cumhuriyet.com.tr/yazarlar/mehmet-ali-guller/yun…

9-Yaşar Hacısalihoğlu-Akşam
“Diyarbakır annelerinden Şırnak annelerine”

Diyarbakır annelerinin başlattığı bu süreç; terör örgütü PKK ve onun siyasi uzantısı HDP’nin gerçek yüzünü ortaya koyarken, bu yapıyla açık-örtülü siyasi işbirliğini göze alanların, bu sürece sessiz kalanların, Diyarbakır annelerine giderek siyasi desteklerini açıklayamayanların, “kahvaltı” mizansenlerine meyledenlerin, HDP’yi yönetenlere taşıyıcı anneliğe devam edenlerin siyasi tercihlerini de en esaslı şekilde sorgulamaya açmıştır.
https://www.aksam.com.tr/yazarlar/prof-dr-yasar-hacisalihogl…

 

10-Fuat Uğur-Türkiye
“Kemal Bey gidiyor onu anladık da yerine kim gelecek”

Son günlerde bu olay dillendiriliyor CHP’li çevrelerde. Eşlik eden pek çok olay daha var tabii anlatılan. Onları burada sıralamak istemem. Ama Kemal Bey'in ailesi artık “Bu işi bırak ve birine teslim et” noktasına gelmiş. Allah şifa versin ama aktarıldığına göre kullandığı ilaç sayısı 12 ile 18 arasında değişiyor. Korumalarından birinin işinin, sadece ilaçlarını tasnif edip kendisine vermek olduğu belirtiliyor.
Eğer bu anlatılanlar, bir zamanlar Emin Çölaşan’ın Başbakan Bülent Ecevit’e attığı korkunç iftiraların benzeri değilse, durum kritik demektir. Hatırlarsanız, bu iftiraların ardından Ecevit bir yıl daha Başbakanlık yapmıştı.
Belki de 10 Aralık Hareketi’nin önde gelen ismi, CHP’nin teşkilatlanmadan sorumlu ismi Oğuz Kaan Salıcı’nın, İstanbul’da bir toplantı yapıp “Genel Başkan bir süre sonra görevi bırakacak. Arkadaşlar bu yüzden partiye sahip olalım, görev bizi bekliyor” diye konuşmasının arkasında yatan gerçek budur. Yani Kemal Kılıçdaroğlu hakkında söylenenler.
https://m.turkiyegazetesi.com.tr/yazarlar/fuat-ugur/615371.a…


11-Murat Belge-T24
“Atatürk tartışması”

CHP'de yönetim, bir yanında HDP, öbür yanında İP, bir denge tutturmaya çalışıyor ve öyle yapmak zorunda. Ama bu bir dengesizlik dengesi; ne kadar yürütülebilir, bilemem. "Kahvaltı bitince kan davasına devam" politikası ile günler geçer ama bu geçen günler bizi Kürt sorununda ferahlatacak bir noktaya getirmez. Dolayısıyla CHP içindeki sorun temelde bir demokrasi sorunudur. Evrensel, uluslararası demokrasi, "bize özgü" diye nitelenen o ucube değil. Bu, değişmekten yana olanların hedefi; partinin hamurunda olmadığı için oturtulması da kolay değil. Öbürü bildiğimiz "otoriter" rejimin "Atatürk" adına sürdürülmesi. Parti çerçevesinde bakıldığında sürdürülmesi muhtemelen daha kolay, ama ülkenin gidişi içinde baktığımızda bir yere götürmeyecek bir çizgi.
https://t24.com.tr/yazarlar/murat-belge/ataturk-tartismasi,2…