Doğu Perinçek: 21. yüzyıl Türkiye - Çin ittifakının yüzyılı olacak

Genel Başkanımız Dr. Doğu Perinçek, Çin Uluslararası Radyosu’na röportaj verdi

Tarih:

Vatan Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek, Ankara – Pekin işbirliğinin, Türkiye’nin Üretim Devrimi için önemli avantajlar sunduğunu belirtti. Perinçek, “Çin’in elinde 4 trilyon dolarlık rezerv var. Ama biz onlardan sıcak para istemiyoruz, ‘gelin yatırım yapalım ve birlikte üretelim, ürettiklerimizi paylaşalım’ diyoruz. Türkiye böylece hem istihdamı artıracak ve iç pazarı karşılayacak hem de dünyaya ürettiğimiz malları satacak. İki ülke de kazanacak.” dedi. Perinçek, Çinli yetkililerle görüştüklerini ve Çin yönetiminin de bu perspektifi benimsediğini vurguladı. Vatan Partisi’nin Türkiye’ye ekonomide de öncülük ettiğini vurgulayan Perinçek, “Toplumumuza daha güzel haberler vereceğiz.” dedi.

 

Çin Uluslararası Radyosu (CRI), dün Vatan Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek’le röportaj yaptı. Çin’in “modern sosyalizm” hedefi ve paylaşarak gelişme stratejisi, Türkiye – Çin İlişkileri, Şangay İşbirliği Örgütü üzerine Filiz Atıcı'nın sorularını yanıtlayan Perinçek, Çin’in, devrimden sonra geldiği mevcut aşamayı şöyle anlattı:

 

 

ÇİN’İN “MODERN SOSYALİZMİNDEN” NE ANLIYORUZ?

 

“1949’u düşünelim. Çin o dönem dünyanın en yoksul ülkesi ve açlıkla boğuşuyor, zira boğuşmadığı bir tarih yok. Çin Komünist Partisi (ÇKP) 1949’da, Mao Zedong önderliğinde devrim yaptığında böyle bir Çin devralıyor. Bu nedenle ÇKP’nin ilk hedefi, Çin halkının açlık ve yoksulluk problemini çözmek oluyor. Bu hedefe ulaşmak devrimci bir insan tipi yaratmayı gerekli kılıyor. Üretim için makineler gerekli ama makineyi yapacak olan da insan. Eğitilmiş kültürlü insanı, eğitilmiş iş gücünü yaratıyorlar. İkincisi sağlam bir alt yapı… Yoksulluğu aşmak, modern bir toplum kurmak için barajlarınız olacak, sulama sorununu halledeceksiniz, yollarınız olacak, fabrikalar inşa edeceksiniz, sağlık ve diğer kamu hizmetlerini sağlayacaksınız. Çin uzun yıllar bunlarla uğraştı. Çin Komünist Partisi’nin ifade ettiği gibi, yoksulluğu yenmiş orta halli bir toplum yaratmak ümidiyle hareket etti ve 2020 yılında buna ulaştı. Şimdi de önüne modern, çağdaş bir sosyalizm yaratma hedefini koyuyor. Yani emekleme çağında olan bir sosyalizmden, milli demokratik devrimin sonlarından diyelim, çağdaş dünyayla yarışacak bir sosyalizm.”

 

 

ÜRETİMİ ARTIRMAKTAN SONRAKİ HEDEF

 

“Çin bugün satın alma gücü paritesi açısından dünyanın birinci ekonomisi oldu. Ama bir buçuk milyarlık bir nüfusa böldüğümüz zaman, tabii insan başına düşen refah, Batı toplumlarıyla kıyaslanmayacak ölçülerde. Onunla paralel olarak hukuk düzeni, hakların yerine getirilmesi, modern toplumun ihtiyaçları vs. oralarda da önüne daha ileri hedefler koyuyor. Şimdiye kadar daha çok üretici güçleri geliştirmek, üretimi artırmak, ülkenin üretim kapasitesini büyütmek öncelikti. Sonuçta bununla bir zenginlik yaratıldı. Şimdi ise oluşan refahı paylaştırmak öne çıkıyor. Tabii bu zenginlik, fedakârlıklarla yaratıldı. Diyelim işçiye, memura, çalışanlara sınırlı pay veriyorsunuz. Daha çok neye ayırıyorsunuz? Üretimi geliştirmek için tasarrufa, yatırıma yöneliyorsunuz.”

 

 

REFAHIN HALKA YAYILMASI

 

Çin’de ekonomik büyümenin halka dengeli yansıması için yapılanları Perinçek şöyle ifade etti: “Çin Komünist Partisi önderliğindeki Çin Halk Cumhuriyeti, o zenginliğin halka yayılması için çalışmalar yürütüyor. Refah düzeyi daha yüksek olan Doğu bölgeleri ile daha az refaha sahip Batı bölgeleri arasındaki dengesizliği gidermek. Yine Çin’in çeşitli milliyetleri arasında dengeleri sağlamak… Daha çok zenginleşen kesimler ortaya çıkmışken, ülkenin ekonomisinin yarattığı değerleri emekçilere, işçiye, çiftçiye daha fazla sunmak şekilde bir strateji izleniyor. Özetle, Çin’in 2020 yılından sonra çağdaş, sosyalist bir toplum kurma amaçlarına doğru daha hızlı ilerlemeye başlayacağını söyleyebiliriz.”

 

 

ÇİN İÇİN GÜVENLİĞİ ÖNEMİ

 

Perinçek, Çin ve ABD arasında giderek artan mücadelenin, Çin’in Amerikan tehditlerine karşı güvenliğini sağlama kaygısından kaynaklandığını kaydetti: “Çin gibi bir ülke güvenliğini sağlamadan insanlarına refah paylaştıramaz. Güvenlik en temel mesele. Hele ABD’nin Çin’i hedef aldığı ve düşman olarak gördüğü koşullarda. Çin kendi üretiminden, güvenlik hizmetlerine çok ciddi kaynaklar ayırıyor. ABD tehditlerine karşı çok güçlü bir deniz kuvveti, hava kuvveti, kara kuvveti inşa ediyor. Yani ABD’nin diş geçirilemeyeceği bir Çin güvenlik alanında yaratılmıştır. Çin Komünist Partisi Başkanı ve Çin Devlet Başkanı Şi Cinping de ABD’ye meydan okuyan açıklamalar yaptı. Başkan Şi, “Gerekirse ABD’yle savaşırız” diyerek Çin halkına “savaşa hazır ol” komutunu verdi. Bizdeki gibi onlarda da asker olmak en şerefli paye. Asker olmak isteyen çok, ama büyük bir nüfus olduğu için herkesi askere alamıyorlar. Böyle bir duyarlılık da yaratmışlar. Güvenlik konusunda da Çin’in çok ciddi hassasiyetleri olduğunu ve işi çok iyi götürdüğünü tespit ediyoruz. Ancak Çin’in dünyanın 7 ikliminde hegemonya kurma peşinde olan bir ülke değil, bunu çok net ifade ediyorlar. Ekonomik ilişkilerde ortaklığı paylaşarak gelişme yöntemiyle uyguluyorlar.”

 

 

TÜRKİYE – ÇİN İŞBİRLİĞİNİN ÜRETİM DEVRİMİNE KATKISI

 

Perinçek, Türkiye – Çin ilişkilerinin ilerletilmesinin hem kısa hem de uzun vadede yakıcı olduğunu şöyle vurguladı: “21. Yüzyıl Türkiye - Çin ittifakının yüzyılıdır. İki ülkenin menfaatleri açısından baktığımızda çok elverişli beraber olma zeminleri var. Çin’le ekonomik işbirliği çok önemli. Hepimiz farkındayız, ülkemiz bugün Üretim Devrimine geçme ve istihdamı hızla artırma sorumluluğuyla karşı karşıya. Çin’inse elinde 4 trilyon dolar gibi muazzam bir rezerv var. Türkiye, ‘paylaşarak gelişme’ siyaseti programı çerçevesinde Çin ile son derece olumlu ilişkiler geliştirebilir.”

 

 

VATAN PARTİSİ’NİN DÜZENLEDİĞİ TÜRKİYE – ÇİN EKONOMİK İŞBİRLİĞİ ZİRVESİ TOPLANTISI

 

“Vatan Partisi olarak geçen yıl, Çin Büyükelçisi Sayın Deng Li’nin – şu an Çin Dışişleri Bakan Yardımcısı- katılımıyla Ankara’da; Çin İstanbul Başkonsolosu Cui Wei’nin katılımıyla İstanbul’da; Çin Ticaret Müsteşarı Yuhua Liu’nın katılımıyla da İzmir’de, Türkiye’nin en büyük holdingleriyle, sanayicileriyle (toplamda 400 şirket) birlikte toplantılar düzenledik. Orada da Türkiye’yle Çin arasında işbirliği için çok sağlam bir zemin olduğu tespit edildi. Ama biz onlardan sıcak para istemiyoruz, ‘gelin yatırım yapalım ve birlikte üretelim, ürettiklerimizi paylaşalım’ diyoruz. Türkiye böylece hem istihdamı artıracak ve üretilenlerle iç pazarı karşılayacak hem de dünyaya ürettiğimiz malları satacak. İki ülke de kazanacak. Başta Sayın Deng Li olmak üzere hem Çin Halk Cumhuriyeti’nin Türkiye’deki yetkilileri hem de Çin yönetimi de bu bakışı ve hedefi benimsedi. Şimdi çok iyi sonuçlar alacağımızı görüyoruz. Vatan Partisi Türkiye’ye ekonomide de öncülük yapıyor, bir nevi anahtar, kılavuz görevi yapıyor. Toplumumuza daha güzel haberler vereceğiz.”

 

 

ÇİN VE KÜRESELLEŞME

 

Perinçek, Çin’in hangi tip küreselleşmeyi savunduğunu şu ifadelerle açıkladı: “Çin’in bahsettiği küreselleşme, Amerikan emperyalizmin, ‘yeni dünya düzeni’ amacıyla dünyanın gündemine getirdiği küreselleşmeden farklı. Yayılmaya yönelik bir küreselleşme değil. Çin kapitalist – emperyalist ülkelere diyor ki ‘Siz madem serbest ticaret dediniz; ben de serbest ticaretin kurallarına göre ekonomimi geliştirdim ve çok yüksek bir rekabet düzeyi kazandım. Hadi bakalım uluslararası rekabette size meydan okuyorum.’ Burada küreselleşmeden çok enternasyonalizm perspektifi var. Çinlilerin ‘proleter enternasyonalizmine’ benzeyen bir küreselleşme. Karşılıklı bağımsızlığa, toprak bütünlüğüne saygı temelinde barış içinde paylaşarak gelişme diye formülleştiriliyor.”

 

 

ŞİÖ’NÜN ÖNEMİ

 

Şangay İşbirliği Örgütü’nün (ŞİÖ) dünyanın geleceği açısından nerede durduğunu değerlendiren Perinçek şunları söyledi: “Şanghay İş Birliği Örgütü, Türk Cumhuriyetlerinin çoğunluk olduğu bir örgüt. Kuruluşunda 5 üyesi vardı, 3 üyesi Kazakistan, Kırgızistan, Özbekistan yani çoğu Türk devleti. Rusya ve Çin’le birlikte Asya’daki Türk devletlerinin de için de bulunduğu bu yapı, hem güvenlik alanında hem ekonomi alanında çok önemli bir uluslararası ittifak düzlemi oluşturdu. Asya’nın ve dünyanın geleceğinde ŞİÖ’nün çok önemli bir rolü olacak. Türkiye de ŞİÖ’ye üye olmadan bu birlikte önemli görevler üstlendi.”

 

 

ŞİÖ’NÜN GELİŞTİRECEĞİ SİYASET

 

“Atlantik tarafından tehdit olarak görülen birliğin üyelerinin ortak sorunları şöyle sıralanıyor: Her türlü dinci aşırıcılık- yobazlık-mezhepçilik ve etnik bölücülüğe karşı ortak tavır. ABD’nin bu eğilimleri desteklediği ve kışkırttığı gerçeğiyle mücadele öne çıkıyor. Aynı zamanda ülkeler arasında ayrışmaları körükleme ve çatışma unsurları ortaya çıkarma girişimleri söz konusu. Mesela Özbeklerle Kırgızları birbirlerine kapıştırmak gibi… Türkçe konuşan iki halkı aralarında etnik farklılıkları kullanarak birbiriyle kavga ettirme noktasına kadar geldi. Ayrıca ABD’nin Çin’e karşı uyguladığı ayrılıkçı Uygur Politikası. ABD, Türkiye de PKK’yı kullanmasına benzer biçimde Çin Halk Cumhuriyetine karşı doğu ‘Türkistan İslami Partisi’ terör örgütünü kullanıyor. Henüz 3 gün önce ABD bu örgütü, terör örgütü listesinden çıkardı. Açık bir şekilde, ‘Çin’e karşı bu terör örgütünü kullanacağım’ mesajını verdi. ŞİÖ’nün bütün bu konularda ortak bir tavır alacağını bekleyebiliriz.”