FETÖ davalarına katılma talebinde bulunduk

Genel Başkan Yardımcımız Av. Nusret Senem, başvurumuz sonrası basın açıklaması gerçekleştirdi.

Tarih:

Vatan Partisi, FETÖ ve Genelkurmay Çatı davalarına katılmak için ilgili mahkemelere başvuruda bulundu. Genel Başkan Yardımcımız Av. Nusret Senem konuyla ilgili Vatan Partisi Genel Merkezinde bir basın açıklamasında bulundu. Senem, şunları söyledi:

 

Vatan Partisi ve Genel Başkanımız Sayın Doğu Perinçek, FETÖ Çatı Davalarına katılma talebinde bulundu. Vatan Partisi’ni ve Sayın Perinçek’i Avukat Mehmet Cengiz ve Avukat Nusret Senem yargılamalarda temsil edecektir. FETÖ’nün başta Fethullah Gülen olmak üzere, İstişare Kurulu ve üyelerinin yargılandığı Ankara 4.Ağır Ceza Mahkemesi iddianamesinde belirtildiği gibi;

 

Ergenekon Davası, FETÖ Terör Örgütü tarafından planlanmıştır.

 

-Bu soruşturma ve kovuşturma doğrudan FETÖ örgütünün müdahalesiyle yürütülmüştür.

 

-Ergenekon soruşturmasının ve davasının bir kumpas olduğu ortaya çıkmıştır.

 

İşbu davada yargılama konusu olan bu fiillerden müvekkil Vatan Partisi’nin ağır zarar gördüğü sabittir.

 

Genelkurmay Başkanlığı Çatı Davası iddianamesinde ise, “15 Temmuz Darbe girişiminin Vatan Partisi ve Genel Başkanı Sayın Doğu Perinçek’i de hedef aldığı dosyadaki kanıtlardan anlaşılmaktadır. Nitekim Yurtta Sulh Konseyi üyesi olduğu iddia edilen sanık Ahmet Özçetin’in 22 Mayıs 2017 günlü duruşmadaki sorgusu sırasında, Mahkeme Başkanınca kendisine yöneltilen soruda da belirtildiği gibi, 23 Temmuz 2016 tarihinde arabasında yapılan aramada bulunan ve hedef alınan kişileri gösteren 26 kişilik listede Vatan Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek’in de adı bulunmaktadır. Bu da yargılamaya konu suç örgütünün müvekkil Parti’yi hedef aldığını göstermektedir.”

 

 

Darbe soruşturmaları bitmek üzere

 

15 Temmuz darbe girişiminden sonra, açılan soruşturma ve iddianameler önemli ölçüde tamamlandı. FETÖ ile ilgili mücadele ise, sürüyor / sürecek FETÖ Çatı Davası, Genelkurmay Başkanlığı Çatı Davası, Cumhurbaşkanlığı Muhafız Alayı’nın TRT’ye Saldırı Davası, Akıncı Davası, Ömer Halisdemir’in Şehit Edilmesi Davası, Marmaris Davası, Kara Kuvvetleri Kara Havacılık Okulu Davası, İstanbul başta olmak üzere çeşitli illerdeki darbe girişimi davaları açıldı. FETÖ’cü olduğu iddiasıyla ihraç edilen yargıç ve savcılar ile, Jandarma Genel Komutanlığı’na yapılan saldırı davaları vb.. bir kısım davalar da açılmak üzere.

 

İddianamelerde 15 Temmuz Darbe Girişiminin faili FETÖ, ABD ve NATO destekli Gladyo örgütü olarak tanımlanmıştır. Bunun maddi kanıtları iddianamelerde bulunmaktadır.

 

 

“Kontrollü Darbe” FETÖ’nün algı operasyonudur

 

Onun için darbeyle ilgili olarak “tiyatro”, “kontrollü darbe” gibi nitelemeler yapmak son derece yanlıştır. Bu algıyı FETÖ bir psikolojik savaş yöntemi olarak 15 Temmuz’dan bu yana sürdürmektedir. Başlayan yargılamalarda da; darbeyi planlayan, uygulayan verdiği emirlerle yüzlerce insanın ölümüne sebep olan, TBMM’nin, Ankara Emniyet Müdürlüğü’nün vb.. kurumların bombalanmasına yol açan FETÖ’nün lider kadrosu “tiyatro”, “kontrollü darbe” algısını duruşmalarda da sürdürüyor. Bu algı, TSK’yı kurum olarak darbe suçlusu gösteriyor; Amerika ve FETÖ’yü korumayı amaçlıyor.

 

 

Darbe hazırlığı kumpas davaları ile başladı

 

TSK’ya Kumpas soruşturması ve davaları Ergenekon tertibiyle Türkiye’nin gündemine girmişti.

 

TSK ile birlikte hedef alınan kurumların başında Vatan Partisi (o zamanki adıyla İşçi Partisi) geliyordu. FETÖ, Ergenekon, Balyoz, Casusluk vb.. kumpas davalarıyla TSK’da etkili konumlara kendi adamlarını yerleştirdi. Kurmay kadrolarında hakim hale geldi ve bu sayede 15 Temmuz Darbe girişimini yapabildi.

ANKARA 17. AĞIR CEZA MAHKEMESİ BAŞKANLIĞI’NA

 

Dosya NO: 2017/109 E.

 

DAVAYA KATILMA TALEBİNDE BULUNAN: Vatan Partisi
Toros Sokak No:9, Sıhhiye/Ankara


VEKİLİ: 1. Av. Mehmet Cengiz
Atatürk Bulvarı, No: 46/20 Sıhhiye/Ankara
2. Av. Nusret Senem
Aynı adreste.

 

KONUSU: Davaya, suçtan zarar gören sıfatıyla katılma talebidir.

 

AÇIKLAMA

Müvekkil Vatan Partisi (o zamanki adıyla İşçi Partisi) Ergenekon ismiyle bilinen kumpas davasının TSK ile birlikte baş hedefi olmuştur. 21 Mart 2008 tarihinde Parti binasına yapılan operasyonla kanunsuz aramalar yapılmış, sahte deliller konulmuş ve Parti yöneticileri tutuklanmıştır. Parti ve yöneticilerin evleri, işyerleri hukuk dışı şekilde defalarca aranmış ve kamuoyu oluşturmak üzere aleyhlerinde yıllarca, yalan ve iftiraya dayalı karalama kampanyaları yürütülmüştür.

 

İddianamede de belirtildiği gibi;

 

-Ergenekon Davası, FETÖ Terör Örgütü tarafından planlanmış ve uygulanmıştır. (1)

 

-Ergenekon soruşturmasının ve davasının bir kumpas olduğu ve FETÖ örgütü tarafından üretilmiş sahte delillere dayandığı ortaya çıkmıştır. (2)

 

- 15 Temmuz Darbe girişiminin Vatan Partisi ve Genel Başkanı Sayın Doğu Perinçek’i de hedef aldığı dosyadaki kanıtlardan anlaşılmaktadır. Nitekim Yurtta Sulh Konseyi üyesi olduğu iddia edilen sanık Ahmet Özçetin’in 22 Mayıs 2017 günlü duruşmadaki sorgusu sırasında, Mahkeme Başkanınca kendisine yöneltilen soruda da belirtildiği gibi, 23 Temmuz 2016 tarihinde arabasında yapılan aramada bulunan ve hedef alınan kişileri gösteren 26 kişilik listede Vatan Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek’in de adı bulunmaktadır. Bu da yargılamaya konu suç örgütünün müvekkil Parti’yi hedef aldığını göstermektedir.

 

İşbu davada yargılama konusu olan bu fiillerden müvekkil Vatan Partisi’nin ağır zarar gördüğü sabittir.

 

 

SONUÇ ve İSTEM: Açıklanan nedenlerle;


müvekkil Vatan Partisi’nin suçtan zarar gören sıfatıyla davaya katılmasına, uğranılan maddi ve manevi zararlar konusundaki talebin saklı tutulmasına, vekalet ücreti ve yargılama masraflarının karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ediyoruz.


Saygılarımızla. 06.06. 2017


Av. Mehmet Cengiz Av. Nusret Senem

 

 

(Bkz. İddianame, “Yargı Organlarındaki İddianame” başlıklı bölüm s.”312):

 

1. “...son yıllarda kamuoyu tarafından yakından takip edilen birçok olaya ilişkin soruşturma ve yargılama süreçlerinin FETÖ’nün yargı teşkilatı içindeki mensuplarınca bu Örgütün amaçları doğrultusunda ve yargı imamları tarafından verilen talimatlar uyarınca yapıldığı, bu süreçlerde bilinçli olarak hukuka aykırı uygulamalarda bulunulduğu belirlenmiştir. Bu kapsamda ‘Şemdinli’, ‘Ergenekon’, ‘Balyoz’, ‘Askeri Casusluk’, ‘Devrimci Karargah’, ‘Oda TV’ ve ‘Şike’ davaları gibi kamuoyunda yoğun tartışmalara neden olan birçok davayı, başta TSK olmak üzere farklı kamu kurum ve kuruluşlarındaki Örgüt mensubu olmayan kamu görevlilerini tasfiye etmek ve farklı sivil çevrelerde Örgütün çıkarlarına aykırı davrandığını düşündüğü kişileri etkisizleştirmek amacıyla kullandığı anlaşılmış...").

 

 

(Bkz. İddianame, “TÜBİTAK” başlıklı bölüm s.”314):

 

2. “...FETÖ, uydurma ve sahte dijital delillerini meşrulaştırmak ve raporlar hazırlatmak için özellikle TÜBTAK’a önem vermiştir. Örgütün emrindeki yargı mensupları bu kuruma dijital materyal gönderip soruşturma ve davada kişileri mahkum ettirebilecek şekilde sahte bilirkişi raporlarının hazırlanmasını sağlamışlardır. Kurum içerisindeki Örgütlü yapı ülke gündemini işgal eden davalarda sahte raporlar düzenlemiştir. TÜBİTAK içinde bilirkişilik görevi Örgüt mensubu aynı kişilere verilmiştir. Balyoz, Ergenekon, askeri casusluk, böcek soruşturmasındaki sahte raporlar bu şekilde hazırlanmıştır...”

 

ANKARA 17. AĞIR CEZA MAHKEMESİ BAŞKANLIĞI’NA

  

Dosya NO: 2017/109 E.

 

 

DAVAYA KATILMA TALEBİNDE BULUNAN: Doğu Perinçek

Vatan Partisi Genel Başkanı

Toros Sokak No:9, Sıhhiye/Ankara

 

VEKİLİ: 1. Av. Mehmet Cengiz

Atatürk Bulvarı, No: 46/20 Sıhhiye/Ankara

2. Av. Nusret Senem

Aynı adreste.


KONUSU: Davaya, suçtan zarar gören sıfatıyla katılma talebidir.

 

 

AÇIKLAMA

 

Vatan Partisi (o zamanki adıyla İşçi Partisi) Genel Başkanı olan müvekkil Doğu Perinçek, Ergenekon ismiyle bilinen kumpas davasının baş hedeflerinden biri olmuştur. 21 Mart 2008 tarihinde Parti binasına yapılan operasyonla kanunsuz aramalar yapılmış, sahte deliller konulmuş ve Parti yöneticileri tutuklanmıştır. Parti ve yöneticilerin evleri, işyerleri hukuk dışı şekilde defalarca aranmış ve kamuoyu oluşturmak üzere aleyhlerinde yıllarca, yalan ve iftiraya dayalı karalama kampanyaları yürütülmüştür.

 

İddianamede de belirtildiği gibi;

 

-Ergenekon Davası, FETÖ Terör Örgütü tarafından planlanmış ve uygulanmıştır. (1)

 

-Ergenekon soruşturmasının ve davasının bir kumpas olduğu ve FETÖ örgütü tarafından üretilmiş sahte delillere dayandığı ortaya çıkmıştır. (2)

 

- Son olarak, 15 Temmuz Darbe girişiminin Vatan Partisi ve Genel Başkanı Sayın Doğu Perinçek’i de hedef aldığı dosyadaki kanıtlardan anlaşılmaktadır. Nitekim Yurtta Sulh Konseyi üyesi olduğu iddia edilen sanık Ahmet Özçetin’in 22 Mayıs 2017 günlü duruşmadaki sorgusu sırasında, Mahkeme Başkanınca kendisine yöneltilen soruda da belirtildiği gibi, 23 Temmuz 2016 tarihinde arabasında yapılan aramada bulunan ve hedef alınan kişileri gösteren 26 kişilik listede Vatan Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek’in de adı bulunmaktadır. Bu da yargılamaya konu suç örgütünün müvekkil Parti’yi hedef aldığını göstermektedir.

 

İşbu davada yargılama konusu olan bu fiillerden müvekkil Doğu Perinçek’in ağır zarar gördüğü sabittir.

 

 

SONUÇ ve İSTEM: Açıklanan nedenlerle;

 

müvekkil Doğu Perinçek’in suçtan zarar gören sıfatıyla davaya katılmasına, uğranılan maddi ve manevi zararlar konusundaki talebin saklı tutulmasına, vekalet ücreti ve yargılama masraflarının karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ediyoruz.

 

Saygılarımızla. 06.06. 2017

 

Av. Mehmet Cengiz Av. Nusret Senem

 

 

2. (Bkz. İddianame, “Yargı Organlarındaki İddianame” başlıklı bölüm s.”312):
“...son yıllarda kamuoyu tarafından yakından takip edilen birçok olaya ilişkin soruşturma ve yargılama süreçlerinin FETÖ’nün yargı teşkilatı içindeki mensuplarınca bu Örgütün amaçları doğrultusunda ve yargı imamları tarafından verilen talimatlar uyarınca yapıldığı, bu süreçlerde bilinçli olarak hukuka aykırı uygulamalarda bulunulduğu belirlenmiştir. Bu kapsamda ‘Şemdinli’, ‘Ergenekon’, ‘Balyoz’, ‘Askeri Casusluk’, ‘Devrimci Karargah’, ‘Oda TV’ ve ‘Şike’ davaları gibi kamuoyunda yoğun tartışmalara neden olan birçok davayı, başta TSK olmak üzere farklı kamu kurum ve kuruluşlarındaki Örgüt mensubu olmayan kamu görevlilerini tasfiye etmek ve farklı sivil çevrelerde Örgütün çıkarlarına aykırı davrandığını düşündüğü kişileri etkisizleştirmek amacıyla kullandığı anlaşılmış...").

 

 

2. (Bkz. İddianame, “TÜBİTAK” başlıklı bölüm s.”314):
“...FETÖ, uydurma ve sahte dijital delillerini meşrulaştırmak ve raporlar hazırlatmak için özellikle TÜBTAK’a önem vermiştir. Örgütün emrindeki yargı mensupları bu kuruma dijital materyal gönderip soruşturma ve davada kişileri mahkum ettirebilecek şekilde sahte bilirkişi raporlarının hazırlanmasını sağlamışlardır. Kurum içerisindeki Örgütlü yapı ülke gündemini işgal eden davalarda sahte raporlar düzenlemiştir. TÜBİTAK içinde bilirkişilik görevi Örgüt mensubu aynı kişilere verilmiştir. Balyoz, Ergenekon, askeri casusluk, böcek soruşturmasındaki sahte raporlar bu şekilde hazırlanmıştır...”

ANKARA 4. AĞIR CEZA MAHKEMESİ BAŞKANLIĞI’NA

 

Dosya NO: 2016/238 E.

 

DAVAYA KATILMA TALEBİNDE BULUNAN: Vatan Partisi
Toros Sokak No:9, Sıhhiye/Ankara


VEKİLİ : 1. Av. Mehmet Cengiz
Atatürk Bulvarı, No: 46/20 Sıhhiye/Ankara
2. Av. Nusret Senem
Aynı adreste.

 

KONUSU : Davaya, suçtan zarar gören sıfatıyla katılma talebidir.

 

AÇIKLAMA

Müvekkil Vatan Partisi (o zamanki adıyla İşçi Partisi) Ergenekon ismiyle bilinen kumpas davasının TSK ile birlikte baş hedefi olmuştur. 21 Mart 2008 tarihinde Parti binasına yapılan operasyonla kanunsuz aramalar yapılmış, sahte deliller konulmuş ve Parti yöneticileri tutuklanmıştır. Parti ve yöneticilerin evleri, işyerleri hukuk dışı şekilde defalarca aranmış ve kamuoyu oluşturmak üzere aleyhlerinde yıllarca, yalan ve iftiraya dayalı karalama kampanyaları yürütülmüştür. (1)

 

İddianamede de belirtildiği gibi;

 

-Ergenekon Davası, FETÖ Terör Örgütü tarafından planlanmıştır. (2)

 

-Bu soruşturma ve kovuşturma doğrudan FETÖ örgütünün müdahalesiyle yürütülmüştür. (3)

 

-Ergenekon soruşturmasının ve davasının bir kumpas olduğu ortaya çıkmıştır. (4)

 

İşbu davada yargılama konusu olan bu fiillerden müvekkil Vatan Partisi’nin ağır zarar gördüğü sabittir.

 

SONUÇ ve İSTEM: Açıklanan nedenlerle;
müvekkil Vatan Partisi’nin suçtan zarar gören sıfatıyla davaya katılmasına, uğranılan maddi ve manevi zararlar konusundaki talebin saklı tutulmasına, vekalet ücreti ve yargılama masraflarının karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ediyoruz.
Saygılarımızla. 06.06. 2017


Av. Mehmet Cengiz Av. Nusret Senem

 

1. (Bkz. İddianame, Bölüm 11, “Fetullahçı Terör Örgütünün Faaliyetleri ve İşlediği Suçlar”, s. 129): “...Bir başka metot da, suç delillerini ya önceden bırakma ya da baskın sırasında bırakmadır. Bu hileyi Fetullah Gülen açıkça polis içerisindeki adamlarına öğütlemiştir. 2 Eylül 2013 tarihli ‘Yolumuz ve Üslubumuz’ sohbetinde ... öğütlemektedir. Bu metot Ergenekon davasında emniyet tarafından yoğun bir şekilde kullanılmıştır. Ergenekon soruşturmasına delil teşkil eden el bombalarının bulunması, Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği’nde bulunduğu iddia edilen dökümanlar, Zir Vadisi ve Poyrazköy kazılarında çıkan silahlar, İşçi Partisi’nde bulunduğu iddia edilen krokiler, Taşhiye örgütüne ait olduğu iddia edilen evde suikast krokisi ve silah bulunması vs. bu türden cemaat imalatı delil ve materyallerdir...”

 

(Bkz. İddianame, Bölüm 11, “Fetullahçı Terör Örgütünün Faaliyetleri ve İşlediği Suçlar”, s. 130): “… Kamuoyunda Ergenekon davası olarak bilinen 23 farklı davanın birleştirildiği, İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesin (TMK 10. md ile yetkili) 2009/191 esas, 2013/95 karar sayılı davada çoğunluğu tutuklu 275 sanık yargılanmıştır. Türkiye Cumhuriyeti hükümetini ortadan kaldırmaya veya görevini yapmasını engellemeye teşebbüs etme ile silahlı terör örgütü kurmak ve yönetmek suçlarından yürütülen yargılamada her bir birleşen dosyadaki yargılanan kişilere farklı suç isnatları da yapılmıştır. Mahkeme, Ergenekon terör örgütünün varlığını tespit ettikten sonra yargılanan kişilerin önemli bir kısmını isnat edilen suçları işledikleri kanaatine vararak uzun süreli hapis ve ağırlaştırılmış müebbet hapis cezaları ile cezalandırmıştır. Davada yargılanan kişiler böyle bir örgütün olmadığını, adil yargılanmadıklarını, suç işlemediklerini, gerekmediği halde uzun süre tutuklu kaldıklarını, toplumun bir kesimine yönelik siyasi maksatlarla bu suçlamaların yöneltilip soruşturmaların yapıldığını anlatmışlardır. Uzun süren tutukluluk ve yargılama önemli bir sorun haline gelmiş kanun değişikliklerine rağmen tutukluluk durumları devam ettirilen kişiler ancak bireysel başvuru yolunu kullanarak anayasa mahkemesinin kararı ile tahliye edilebilmiştir…”

 

(Bkz. İddianame, Bölüm 11, “Fetullahçı Terör Örgütünün Faaliyetleri ve İşlediği Suçlar”, s. 108):

 

“...Asrın davası Ergenekon, FETÖ tarafından sözde devlet içerisindeki derin bir gizli yapının tasfiyesi amacıyla başlatılmıştır. Uzun yıllar kamuoyunu meşgul eden bu davada, sahte deliller kullanılmış, suç işlemediği kesin şekilde bilinen kişilere iftira edilmiştir. Davada iddialar sağlam delile dayanılarar açılmamıştır. Kasten kopyala-kes-yapıştır yöntemi ile uzun iddianameler yazılmıştır. İlgisiz birçok konu aynı iddianame içinde anlatılmaya çalışılmış, birbiriyle ilgisi olmayan kişiler aynı örgüt üyesi gibi algılatılmak için davalar birleştirilmiştir. Davada kimin neden suçlandığı anlaşılamamış, bu bulanık ve kargaşa ortamında mağduriyetler yaşatılmıştır...”

 

2. (Bkz. İddianame, Bölüm 5, “Fetullahçı Terör Örgütünün Teşkilat Yapısı”, s. 29):

 

“ABD’nin Newyork Şehrinde FBI Türkiye’ye dönmek üzere olan Osman Hilmi ve Murat Karabulut’u durdurup aramıştır. FBI’ın aramada elde ettiği deliller örgütün emir rapor zincirini ispatlamıştır. Şüpheli Fetullah Gülen ve yanındaki örgüt yöneticilerinden Ergenekon Davasının başlama emri ve kimlerin tutuklanacağı listesi alınmıştır...”

 

(Bkz. İddianame, Bölüm 5, “Fetullahçı Terör Örgütünün Teşkilat Yapısı”, s. 28):

 

Bu davanın sanıklarından “...Osman Hilmi Özdil’in üzerindeki belgelerde adı geçen kişilerin bir bölümü, 12.06.2007 günü Ümraniye’de bir gecekonduda el bombalarının bulunmasıyla başlayan Ergenekon Davası sanıkları arasında yer almışlardır. Bu şahıslar hakkında henüz bir soruşturma süreci dahi başlamamışken aylar öncesinde adı geçen kişilerle hrhangi bir şekilde ilişkisi bulunmayan Osman Hilmi Özdil’in 18.04.2007’de ele geçirilen notları arasnda isimlerinin yer alması, Ergenekon Davasının önceden planlanıp kurgulanmadığını, Fetullah Gülen ve Örgüt yöneticilerinin emri ile çok amaçlı planlanıp uygulanan stratejik harekâtın bir parçası olduğunu, talimatın yurt dışından kurye ile geldiğini ispatlamaktadır...”

 

(Bkz. İddianame, Bölüm 11, “Fetullahçı Terör Örgütünün Faaliyetleri ve İşlediği Suçlar”, s. 5): “...Şüphelilerden Ramazan Akyürek, Ali Fuat Yılmazer ve Çoşgun Çakar’ın Fetullahçı Terör Örgütlenmesinin yöneticilerinden oldukları, İstihbarat Daire Başkanı C Şube Müdürü Ali Fuat Yılmazer’in C-2 Büro Amirliği içinde 2006 yılının Haziran ayında kuruluş onayı almadan 23.05.2012 tarihine kadar mevzuat dışında C-5 isimli gizli bir birim kurup çalışan komiser ve komiser yardımcılarını görevlendirdiği, bu birime polis memurlarının girişinin yasaklandığı, C-2 Bürosu içinde kurulan bu büronun Ulusalcılık akımlarını takip etmek için kurulduğu, İDB’ye gelen F-4 raporları istihbari bilgi ve çalışmaların yasal olmayan gizli C-5 bürosunca yürütüldüğü, C-5 Bürosunun 23.05.2012 tarihinden itibaren olur alınıp yasal mevzuata uygun görev yaptığı, bu illegal birimde Fetö’nün başlatılması planlanan Ergenekon soruşturmalarının hazırlığının yapıldığı, gizli bir yapılanma olan C-5 Bürosunun varlığının sonradan ortaya çıkarıldığı, C-5 Bürosunun Hrant Dink cinayeti ile ilgili altmış iki, Ergenekon örgütü soruşturması ile ilgili yüz otuz bir, Malatya Zirve Yayıncılık cinayeti ile ilgili yetmiş dokuz, Muhsin Yazıcıoğlu’nun ölümü ile ilgili altmış dokuz, aşırı sağ faaliyetler, etnik gerginlikler, milli hassasiyetleri istismar faaliyetleri ve benzerleri ile ilgili 21886 olmak üzere toplam 22219 adet evrak üzerinde çalıştığı...”

(Bkz. İddianame, Bölüm 11, “Fetullahçı Terör Örgütünün Faaliyetleri ve İşlediği Suçlar”, s. 130):

 

“…Ergenekon Komplosu, teorik ve plan düzeyinde Cemaatin stratejistleri tarafından 2005 yılında hazır hale getirilmişti.

 

“Ergenekon Davası iki temel aşamadan oluşan bir komplodur. Birinci aşama, terör eylemleri ve ajanlar aracılığıyla “somut delil üretme” aşamasıdır. İkinci aşama ise, birinci aşamaya dayanılarak “Ergenekon Davası” aracılığıyla “bastırma” aşamasıdır. Bu bastırma ise daha çok TSK üzerinde olmuştur. Ayrıca komploya karşı çıkan ve ihaneti görmesi muhtemel siyasi yapıların, gazetecilerin, aydınların, bastırılmasını öngörülmüştür. FETÖ, Ergenekon davası aracılığıyla bastırmayı bilerek gazeteci ve aydınlara kadar genişletmiştir. Amaç dışarıda kalanlara gözdağı vermektir. Basın yayın ve muhalif görüşler devre dışı bırakılmış, sivilleşme ve askeri vesayetten kurtulma adına örgüt, bütün devlet kurumlarında kadrolaşmış ve yerleşmiştir…”

 

3. (Bkz. İddianame, Bölüm 5, “Fetullahçı Terör Örgütünün Teşkilat Yapısı”, s. 102):

 

“...FETÖ, uydurma ve sahte dijital delillerini meşrulaştırmak ve raporlar hazırlatmak için özellikle TÜBTAK’a önem vermiştir. Örgütün istediği şekilde sahte bilirkişi raporları hazırlanmış, örgütün emrindeki yargı mensupları bu kuruma dijital materyal gönderip soruşturma ve davada kişileri mahkum ettirebilecek şekilde sahte bilirkişi raporlarının hazırlanmasını sağlamışlardır. Kurum içerisindeki örgütlü yapı ülke gündemini işgal eden davalarda sahte raporlar düzenlemiştir. Tübitak içerisinde bilirkişilik görevi örgüt mensubu aynı kişilere verilmiştir. Balyoz, Ergenekon, askeri casusluk, böcek soruşturmasındaki sahte raporlar bu şekilde hazırlanmıştır...”

 

(Bkz. İddianame, Bölüm 8, “Örgütsel İletişim”, s. 3): “...FETÖ, belli bir yayın ilkesine bağlı değildir. Mesela yıllarca bir kanalını Ergenekon Terör Örgütü adıyla imal ettiği hayali bir örgütün yargılamalarına tahsis ederek beyin yıkamış ve kamuoyu desteği sağlamıştır...”

 

4. (Bkz. İddianame, Bölüm 11, “Fetullahçı Terör Örgütünün Faaliyetleri ve İşlediği Suçlar”, s. 136):

 

İstanbul Ümraniye'de bir evin çatısında yirmi yedi el bombası Trabzon'dan yapılan bir ihbar üzerine 12.06.2007 günü bulunduğu iddiasıyla başlayan Ergenekon Davalarının da FETÖ'nün bir kumpasıdır. Fetullah Gülen'e ve örgütüne karşı toplum kesimlerine yönelik başlatılan operasyonlar sonucu delilsiz, hukuka aykırı, uydurma iddialarla başlatılıp adli hatalar ve sahte delillerle sürdürülen bir davaların bir kumpas-komplo olduğu yıllar sonra ortaya çıkmıştır. Ergenekon isimli bir terör örgütü gerçekte hiç olmamıştır. FETÖ algı yönetimi ile toplumu kendine esir ederek derin bir yapının devleti, terör örgütlerini ve herkesi kontrol ettiğini, bu yapının Ergenekon isimli bir terör örgütü olduğunu iddia ederek birçok kimseyi buna inandırmıştır. TSK’nın askeri darbelerini, siyasi nedenlerle işlenen suçları, faili meçhul kalan cinayetleri, bazı doğal ölüm hadiselerinin komplo teorilerini birleştirip büyük bir terör örgütü varmış gibi gösterebilmiştir. Ergenekon terör örgütü iddiası, Fetullahçı Terör Örgütü tarafından kendi terörizmini gizlemek için uydurulmuştur. Hayali bir terör örgütüne yönelik davalar açılmış, yıllarca kamuoyu meşgul edilmiş, toplumun şüpheli Fetullah Gülen ve cemaatine karşı olan kesimleri sindirilip baskı altına alınmıştır. Yargı ve emniyet içindeki FETÖ yapılanması araç olarak kullanılmak suretiyle cebir ve şiddet kişilere karşı fiilen soruşturma ve dava kılıfı altında kullanılmıştır.

 

(Bkz. İddianame, Bölüm 11, “Fetullahçı Terör Örgütünün Faaliyetleri ve İşlediği Suçlar”, s. 110): “...Danıştay’a yapılan saldırı ve gerçekleşen olay perdelenmiş, bu saldırının gerçek amaç ve failleri hiçbir zaman ortaya konulmamıştır. Ergenekon davası ile birleştirilip üzeri kapatılmaya çalışılmıştır. Danıştay’a gerçekleşen saldırıyı, FETÖ kadrolarının bilip planladığına dair çok sayıda delil ortaya çakmıştır...”

 

(Bkz. İddianame, Bölüm 11, “Fetullahçı Terör Örgütünün Faaliyetleri ve İşlediği Suçlar”, s. 129): “...Bu ittifakın bir başka metodu da, geçmişte kendi işlemiş oldukları bazı sükastları, ajanları aracılığı ile Ergenekon Davası sürecinde başkalarının üzerine atmaya çalışarak, bazı kuşkulu olayları kendilerinden uzaklaştırma metodudur Bundan dolayı Ergenekon iddianamesi başka bir göz ile okunduğu ya da bir ‘alt-okuma’ ile okunduğu zaman, geçmişte Fethullahçı Cemaatin bazı kirli işlerinin (Necip Hablemitoğlu, Üzeyir Garih, Anmet Taner Kışlalı, Danıştay Saldırısı gibi suikastlar) aslında itiraf edildiği görülür. Ergenekon Davası aynı zamanda cmaat için geçmişteki pis işlerini içine attığı ve kendisi üzerindeki kuşkuları yok etmek için kullandığı bir nevi çöp tenekesidir...”

 

ANKARA 4. AĞIR CEZA MAHKEMESİ BAŞKANLIĞI’NA

 

Dosya NO: 2016/238 E.

 

DAVAYA KATILMA TALEBİNDE BULUNAN: Doğu Perinçek

Vatan Partisi Genel Başkanı

Toros Sokak No:9, Sıhhiye/Ankara

 

VEKİLİ : 1. Av. Mehmet Cengiz

Atatürk Bulvarı, No: 46/20, Sıhhiye/Ankara

2. Av. Nusret Senem

Aynı adreste.

KONUSU : Davaya, suçtan zarar gören sıfatıyla katılma talebidir.

 

 

AÇIKLAMA

Müvekkil Doğu Perinçek, Ergenekon ismiyle bilinen kumpas davasında 21 Mart 2008 tarihinde yapılan operasyonla gözaltına alınmış, ardından tutuklanmış ve 10 Mart 2014 tarihine kadar 6 yıl tutuklu kalmıştır. Ayrıca Sayın Perinçek’le birlikte o dönem İşçi Partisi’nin (Vatan Patisi) 36 yöneticisi hedef olmuştur. Diğer Parti yöneticileri gibi müvekkilin de makam odası, evi, hukuk dışı şekilde defalarca aranmış ve kamuoyu oluşturmak üzere aleyhinde yıllarca, yalan ve iftiraya dayalı karalama kampanyaları yürütülmüştür. (1)

 

İddianamede de belirtildiği gibi;

 

-Ergenekon Davası, FETÖ Terör Örgütü tarafından planlanmıştır. (2)

 

-Bu soruşturma ve kovuşturma doğrudan FETÖ örgütünün müdahalesiyle yürütülmüştür. (3)

 

-Ergenekon soruşturmasının ve davasının bir kumpas olduğu ortaya çıkmıştır. (4)

 

İşbu davada yargılama konusu olan bu fiillerden müvekkil Vatan Partisi’nin ağır zarar gördüğü sabittir.

 

SONUÇ ve İSTEM: Açıklanan nedenlerle;

 

müvekkil Doğu Perinçek’in suçtan zarar gören sıfatıyla davaya katılmasına, uğranılan maddi ve manevi zararlar konusundaki talebin saklı tutulmasına, vekalet ücreti ve yargılama masraflarının karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ediyoruz.

 

Saygılarımızla. 06.06. 2017

 

Av. Mehmet Cengiz Av. Nusret Senem

 

 

1. (Bkz. İddianame, Bölüm 11, “Fetullahçı Terör Örgütünün Faaliyetleri ve İşlediği Suçlar”, s. 130): “… Kamuoyunda Ergenekon davası olarak bilinen 23 farklı davanın birleştirildiği, İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesin (TMK 10. md ile yetkili) 2009/191 esas, 2013/95 karar sayılı davada çoğunluğu tutuklu 275 sanık yargılanmıştır. Türkiye Cumhuriyeti hükümetini ortadan kaldırmaya veya görevini yapmasını engellemeye teşebbüs etme ile silahlı terör örgütü kurmak ve yönetmek suçlarından yürütülen yargılamada her bir birleşen dosyadaki yargılanan kişilere farklı suç isnatları da yapılmıştır. Mahkeme, Ergenekon terör örgütünün varlığını tespit ettikten sonra yargılanan kişilerin önemli bir kısmını isnat edilen suçları işledikleri kanaatine vararak uzun süreli hapis ve ağırlaştırılmış müebbet hapis cezaları ile cezalandırmıştır. Davada yargılanan kişiler böyle bir örgütün olmadığını, adil yargılanmadıklarını, suç işlemediklerini, gerekmediği halde uzun süre tutuklu kaldıklarını, toplumun bir kesimine yönelik siyasi maksatlarla bu suçlamaların yöneltilip soruşturmaların yapıldığını anlatmışlardır. Uzun süren tutukluluk ve yargılama önemli bir sorun haline gelmiş kanun değişikliklerine rağmen tutukluluk durumları devam ettirilen kişiler ancak bireysel başvuru yolunu kullanarak anayasa mahkemesinin kararı ile tahliye edilebilmiştir…”


(Bkz. İddianame, Bölüm 11, “Fetullahçı Terör Örgütünün Faaliyetleri ve İşlediği Suçlar”, s. 108):

 

“...Asrın davası Ergenekon, FETÖ tarafından sözde devlet içerisindeki derin bir gizli yapının tasfiyesi amacıyla başlatılmıştır. Uzun yıllar kamuoyunu meşgul eden bu davada, sahte deliller kullanılmış, suç işlemediği kesin şekilde bilinen kişilere iftira edilmiştir. Davada iddialar sağlam delile dayanılarar açılmamıştır. Kasten kopyala-kes-yapıştır yöntemi ile uzun iddianameler yazılmıştır. İlgisiz birçok konu aynı iddianame içinde anlatılmaya çalışılmış, birbiriyle ilgisi olmayan kişiler aynı örgüt üyesi gibi algılatılmak için davalar birleştirilmiştir. Davada kimin neden suçlandığı anlaşılamamış, bu bulanık ve kargaşa ortamında mağduriyetler yaşatılmıştır...”

 

2. (Bkz. İddianame, Bölüm 5, “Fetullahçı Terör Örgütünün Teşkilat Yapısı”, s. 29):


“ABD’nin Newyork Şehrinde FBI Türkiye’ye dönmek üzere olan Osman Hilmi ve Murat Karabulut’u durdurup aramıştır. FBI’ın aramada elde ettiği deliller örgütün emir rapor zincirini ispatlamıştır. Şüpheli Fetullah Gülen ve yanındaki örgüt yöneticilerinden Ergenekon Davasının başlama emri ve kimlerin tutuklanacağı listesi alınmıştır...”

 

(Bkz. İddianame, Bölüm 5, “Fetullahçı Terör Örgütünün Teşkilat Yapısı”, s. 28):

Bu davanın sanıklarından “...Osman Hilmi Özdil’in üzerindeki belgelerde adı geçen kişilerin bir bölümü, 12.06.2007 günü Ümraniye’de bir gecekonduda el bombalarının bulunmasıyla başlayan Ergenekon Davası sanıkları arasında yer almışlardır. Bu şahıslar hakkında henüz bir soruşturma süreci dahi başlamamışken aylar öncesinde adı geçen kişilerle hrhangi bir şekilde ilişkisi bulunmayan Osman Hilmi Özdil’in 18.04.2007’de ele geçirilen notları arasında isimlerinin yer alması, Ergenekon Davasının önceden planlanıp kurgulanmadığını, Fetullah Gülen ve Örgüt yöneticilerinin emri ile çok amaçlı planlanıp uygulanan stratejik harekâtın bir parçası olduğunu, talimatın yurt dışından kurye ile geldiğini ispatlamaktadır...”

 

(Bkz. İddianame, Bölüm 11, “Fetullahçı Terör Örgütünün Faaliyetleri ve İşlediği Suçlar”, s. 5): “...Şüphelilerden Ramazan Akyürek, Ali Fuat Yılmazer ve Çoşgun Çakar’ın Fetullahçı Terör Örgütlenmesinin yöneticilerinden oldukları, İstihbarat Daire Başkanı C Şube Müdürü Ali Fuat Yılmazer’in C-2 Büro Amirliği içinde 2006 yılının Haziran ayında kuruluş onayı almadan 23.05.2012 tarihine kadar mevzuat dışında C-5 isimli gizli bir birim kurup çalışan komiser ve komiser yardımcılarını görevlendirdiği, bu birime polis memurlarının girişinin yasaklandığı, C-2 Bürosu içinde kurulan bu büronun Ulusalcılık akımlarını takip etmek için kurulduğu, İDB’ye gelen F-4 raporları istihbari bilgi ve çalışmaların yasal olmayan gizli C-5 bürosunca yürütüldüğü, C-5 Bürosunun 23.05.2012 tarihinden itibaren olur alınıp yasal mevzuata uygun görev yaptığı, bu illegal birimde Fetö’nün başlatılması planlanan Ergenekon soruşturmalarının hazırlığının yapıldığı, gizli bir yapılanma olan C-5 Bürosunun varlığının sonradan ortaya çıkarıldığı, C-5 Bürosunun Hrant Dink cinayeti ile ilgili altmış iki, Ergenekon örgütü soruşturması ile ilgili yüz otuz bir, Malatya Zirve Yayıncılık cinayeti ile ilgili yetmiş dokuz, Muhsin Yazıcıoğlu’nun ölümü ile ilgili altmış dokuz, aşırı sağ faaliyetler, etnik gerginlikler, milli hassasiyetleri istismar faaliyetleri ve benzerleri ile ilgili 21886 olmak üzere toplam 22219 adet evrak üzerinde çalıştığı...”

 

(Bkz. İddianame, Bölüm 11, “Fetullahçı Terör Örgütünün Faaliyetleri ve İşlediği Suçlar”, s. 130):

 

“…Ergenekon Komplosu, teorik ve plan düzeyinde Cemaatin stratejistleri tarafından 2005 yılında hazır hale getirilmişti.

 

“Ergenekon Davası iki temel aşamadan oluşan bir komplodur. Birinci aşama, terör eylemleri ve ajanlar aracılığıyla “somut delil üretme” aşamasıdır. İkinci aşama ise, birinci aşamaya dayanılarak “Ergenekon Davası” aracılığıyla “bastırma” aşamasıdır. Bu bastırma ise daha çok TSK üzerinde olmuştur. Ayrıca komploya karşı çıkan ve ihaneti görmesi muhtemel siyasi yapıların, gazetecilerin, aydınların, bastırılmasını öngörülmüştür. FETÖ, Ergenekon davası aracılığıyla bastırmayı bilerek gazeteci ve aydınlara kadar genişletmiştir. Amaç dışarıda kalanlara gözdağı vermektir. Basın yayın ve muhalif görüşler devre dışı bırakılmış, sivilleşme ve askeri vesayetten kurtulma adına örgüt, bütün devlet kurumlarında kadrolaşmış ve yerleşmiştir…”

 

3. (Bkz. İddianame, Bölüm 5, “Fetullahçı Terör Örgütünün Teşkilat Yapısı”, s. 102):


“...FETÖ, uydurma ve sahte dijital delillerini meşrulaştırmak ve raporlar hazırlatmak için özellikle TÜBTAK’a önem vermiştir. Örgütün istediği şekilde sahte bilirkişi raporları hazırlanmış, örgütün emrindeki yargı mensupları bu kuruma dijital materyal gönderip soruşturma ve davada kişileri mahkum ettirebilecek şekilde sahte bilirkişi raporlarının hazırlanmasını sağlamışlardır. Kurum içerisindeki örgütlü yapı ülke gündemini işgal eden davalarda sahte raporlar düzenlemiştir. Tübitak içerisinde bilirkişilik görevi örgüt mensubu aynı kişilere verilmiştir. Balyoz, Ergenekon, askeri casusluk, böcek soruşturmasındaki sahte raporlar bu şekilde hazırlanmıştır...”

 

(Bkz. İddianame, Bölüm 8, “Örgütsel İletişim”, s. 3): “...FETÖ, belli bir yayın ilkesine bağlı değildir. Mesela yıllarca bir kanalını Ergenekon Terör Örgütü adıyla imal ettiği hayali bir örgütün yargılamalarına tahsis ederek beyin yıkamış  ve kamuoyu desteği sağlamıştır...”

 

4. (Bkz. İddianame, Bölüm 11, “Fetullahçı Terör Örgütünün Faaliyetleri ve İşlediği Suçlar”, s. 136):

 

İstanbul Ümraniye'de bir evin çatısında yirmi yedi el bombası Trabzon'dan yapılan bir ihbar üzerine 12.06.2007 günü bulunduğu iddiasıyla başlayan Ergenekon Davalarının da FETÖ'nün bir kumpasıdır. Fetullah Gülen'e ve örgütüne karşı toplum kesimlerine yönelik başlatılan operasyonlar sonucu delilsiz, hukuka aykırı, uydurma iddialarla başlatılıp adli hatalar ve sahte delillerle sürdürülen bir davaların bir kumpas-komplo olduğu yıllar sonra ortaya çıkmıştır. Ergenekon isimli bir terör örgütü gerçekte hiç olmamıştır. FETÖ algı yönetimi ile toplumu kendine esir ederek derin bir yapının devleti, terör örgütlerini ve herkesi kontrol ettiğini, bu yapının Ergenekon isimli bir terör örgütü olduğunu iddia ederek birçok kimseyi buna inandırmıştır. TSK’nın askeri darbelerini, siyasi nedenlerle işlenen suçları, faili meçhul kalan cinayetleri, bazı doğal ölüm hadiselerinin komplo teorilerini birleştirip büyük bir terör örgütü varmış gibi gösterebilmiştir. Ergenekon terör örgütü iddiası, Fetullahçı Terör Örgütü tarafından kendi terörizmini gizlemek için uydurulmuştur. Hayali bir terör örgütüne yönelik davalar açılmış, yıllarca kamuoyu meşgul edilmiş, toplumun şüpheli Fetullah Gülen ve cemaatine karşı olan kesimleri sindirilip baskı altına alınmıştır. Yargı ve emniyet içindeki FETÖ yapılanması araç olarak kullanılmak suretiyle cebir ve şiddet kişilere karşı fiilen soruşturma ve dava kılıfı altında kullanılmıştır.

 

(Bkz. İddianame, Bölüm 11, “Fetullahçı Terör Örgütünün Faaliyetleri ve İşlediği Suçlar”, s. 110): “...Danıştay’a yapılan saldırı ve gerçekleşen olay perdelenmiş, bu saldırının gerçek amaç ve failleri hiçbir zaman ortaya konulmamıştır. Ergenekon davası ile birleştirilip üzeri kapatılmaya çalışılmıştır. Danıştay’a gerçekleşen saldırıyı, FETÖ kadrolarının bilip planladığına dair çok sayıda delil ortaya çakmıştır...”

 

(Bkz. İddianame, Bölüm 11, “Fetullahçı Terör Örgütünün Faaliyetleri ve İşlediği Suçlar”, s. 129): “...Bu ittifakın bir başka metodu da, geçmişte kendi işlemiş oldukları bazı sükastları, ajanları aracılığı ile Ergenekon Davası sürecinde başkalarının üzerine atmaya çalışarak, bazı kuşkulu olayları kendilerinden uzaklaştırma metodudur Bundan dolayı Ergenekon iddianamesi başka bir göz ile okunduğu ya da bir ‘alt-okuma’ ile okunduğu zaman, geçmişte Fethullahçı Cemaatin bazı kirli işlerinin (Necip Hablemitoğlu, Üzeyir Garih, Anmet Taner Kışlalı, Danıştay Saldırısı gibi suikastlar) aslında itiraf edildiği görülür. Ergenekon Davası aynı zamanda cmaat için geçmişteki pis işlerini içine attığı ve kendisi üzerindeki kuşkuları yok etmek için kullandığı bir nevi çöp tenekesidir...”

 

(Bkz. İddianame, Bölüm 11, “Fetullahçı Terör Örgütünün Faaliyetleri ve İşlediği Suçlar”, s. 129): “...Bir başka metot da, suç delillerini ya önceden bırakma ya da baskın sırasında bırakmadır. Bu hileyi Fetullah Gülen açıkça polis içerisindeki adamlarına öğütlemiştir. 2 Eylül 2013 tarihli ‘Yolumuz ve Üslubumuz’ sohbetinde ... öğütlemektedir. Bu metot Ergenekon davasında emniyet tarafından yoğun bir şekilde kullanılmıştır. Ergenekon soruşturmasına delil teşkil eden el bombalarının bulunması, Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği’nde bulunduğu iddia edilen dökümanlar, Zir Vadisi ve Poyrazköy kazılarında çıkan silahlar, İşçi Partisi’nde bulunduğu iddia edilen krokiler, Taşhiye örgütüne ait olduğu iddia edilen evde suikast krokisi ve silah bulunması vs. bu türden cemaat imalatı delil ve materyallerdir...”