"Demokraside Cemaat Olmaz"

Genel Başkanımız Doğu Perinçek Koza İpek Grubu’na yönelik operasyona ilişkin bir basın açıklaması yaptı.

Tarih:

 

         Genel Başkanımız Doğu Perinçek Koza İpek Grubu’na yönelik operasyona ilişkin bir basın açıklaması yaptı:

 

Demokrasi, yalnızca bir hükümet rejimi değildir; toplumsal bir sistemdir. Tarihsel olarak bakarsanız, demokrasi kraldan, padişahtan, senyörden, beyden, ağadan, cemaatten ve tarikattan, özetle Ortaçağın bütün toplumsal kurum ve ilişkilerinden kurtulmaktır. İnsan haklarının ve özgürlüğün toplumsal temeli budur. Amerikan Devriminin ve Fransız Devriminin İnsan Hakları Bildirileri, bu devrimci temel üzerinde hayata geçirilmiş ve ilan edilmiştir.

 

         FRANSIZ VE TÜRK DEVRİMLERİNDE DEMOKRASİ

Jan Jacque Rousseau’nın “İnsanlar özgür doğar, özgür yaşar” tanımı, demokrasinin tarihsel tanımıdır. Özgür doğmanın toplumsal-ekonomik anlamı, padişahın kulu, ağanın marabası, şeyhin müridi olarak değil, özgür yurttaş olarak doğmaktır. Yalnız özgür doğmak da yetmez,  Ortaçağ kurumlarına bağımlılıktan özgür yaşayacaksınız.

Mazlum milletlerin ikinci demokrasi dalgası, Fransız Devriminden farklı olarak, emperyalizme karşı bağımsızlık savaşlarıyla gelmiştir. Ortaçağ ilişkilerine son vermek için, öncelikle emperyalizmden kurtulmak gerekmiştir.

Atatürk’ün tanımı da, demokrasinin tarihsel-toplumsal içeriğini vurgular: “Türkiye, şeyhler, müritler, mensuplar ülkesi olamaz.”

Hep yanlışlıkla “meczup” diye yazılır, meczup değil mensuptur o sözcük. Atatürk’ün Bütün Eserleri uzmanları, özgün Eski Türkçe metni okumuş ve düzeltmiştir.  Mensup, bir kuruma, bir topluluğa intisap etmiş olmayı, bağlanmış olmayı ifade eder. Mensup sözcüğünün özel anlamı, şeyhe, tarikata, cemaate bağlılıktır. Atatürk, demokrasiyi, Ortaçağ kurum ve ilişkilerinden kurtulmak olarak tanımlamıştır, tıpkı Rousseau gibi.

 

         BOYALI DEMOKRASİ

Siyasal rejim olarak demokrasi ve özgürlükler, ancak ağalara, cemaatlere ve tarikatlara bağımlıktan kurtulmuş yurttaşlarla olur.

Siz marabaların, yanaşmaların, müritlerin ve mensupların önüne istediğiniz kadar sandık koyun, oy kullandıktan sonra istediğiniz boyayı sürün mensupların parmaklarına, demokrasi yapamazsınız.

Siz, etnik terörü ve mezhep ayrılıkçılığını kışkırtarak millî devleti yıkma girişimlerinizi turuncu boyalara boyayıp “demokrasi” diye yutturamazsınız.

Demokrasi parmağa sürülen boyayla ya da “renkli devrimler”le değil,  padişahların tahtını devirerek, ağalığı, şeyhliği, tarikat ve cemaat mensupluğunu ortadan kaldırarak kurulur. Demokrasi, devrimlerle gelmiştir tıpkı Fransa ve Türkiye örneklerinde olduğu gibi. Saltanatlar devrilmiş, saraylar basılmış, taçlar yerlerde yuvarlanmış, senyörlerin şatoları yıkılmış, demokrasi öyle kurulmuştur.

 

         KATLEDİLEN DEMOKRASİ

         Türk Devrimi, Hanedanın mülküne el koymuştu; tekkeleri zaviyeleri ortadan kaldırmıştı; beyliğe, ağalığa yalnız unvan olarak değil, toplumsal ilişki olarak son vermek için çok önemli uygulamalarda bulunmuştu. Kemalist Devrimin yıkımı sürecinde demokrasi katledildi, Türkiye “mensuplar ülkesi” haline getirildi. 

Şimdilerde tarikatlara, cemaatlere, mezhep ayrılıkçılığına, etnik bölücülüğe, cümle yobazlığa ve her tür çürümeye “demokrasi” püskülü takılıyor. Bu ters demokrasiye, Mehmet Ali Aybar büyüğümüz, “Ağa ve komprador demokrasisi“ derdi. Mihri Belli Ağabey, “Filipin Tipi Demokrasi” diye tanımlardı. Doğan Avcıoğlu, “Cici Demokrasi” adını takmıştı.

 

         Emperyalist tahakküm, Mazlumlar Dünyasında tarikatlara, cemaatlere dayanıyor. Emperyalizmin merkezlerinde bile, Orta Çağ ilişkileri hortlatıldı. Bugün “modern” denen ülkelerde dahi, falcılıktır, büyücülüktür aldı yürüdü. Devrimler çağında kuytuya ve izbeye gizlenen en karanlık güçler, küreselleşme döneminde saltanat sahibi oldu ve özgürlüğü boğuyor.

 

         GLADYO’NUN DEMOKRASİSİ

Türkiyemizde aynı olayı 1945’ten bu yana, özellikle 1980’den beri yaşıyoruz. Kemalist Devrimin yükseliş döneminde karanlık köşelere saklanan cemaat şeyhleri, Devrimin yıkım döneminde sistemin tahtına oturtuldu. ABD emperyalizmi Gladyo denen gizli hükümetinde Fethullah Gülen gibilere özel görevler verdi. Küresel bağlantılı şeyhler, polisin, yargının, sermayenin ve toplumun içinde saltanat kurdu. Atıf Efendilerin, Şeyh Saitlerin, Seyyit Rızaların heykelleri dikildi. Toplum cemaat ve tarikatların pençesinde denetim altına alındı.

Ve şimdi kimi ilericilerimize bakıyoruz, “insan hakları” adına cemaat özgürlüğünü savunur hale geldiler.

         CIA Demokrasisi işte böyle oluyor:

·               Emperyalizm hangi kurumlara ve ilişkilere dayanıyorsa, onlara özgürlük!

·               Gladyo, hangi cemaatleri kullanarak devletin içinde yuvalandıysa, onlara özgürlük!

·               Balyoz ve Ergenekon tertiplerinde kimler özgürlükleri katlettiyse, onlara özgürlük!

·               ABD emperyalizmi kimleri Millî Devletin üzerine sürüyorsa, onlara özgürlük!

 

DEMOKRASİNİN DÖRT OLMAZI

İşçiler, köylüler, kamu emekçileri, askerler, sanayici ve tüccar ezildiği, kenarlara itildiği zaman, “demokrasinin icabıdır” diyorlar. TSK Komutanları ve İşçi Partisi (Vatan Partisi) önderleri duvarlara hapsedildiği zaman, başta Tayyip Erdoğan, sistem partileri hep birlikte “Darbeciler yargılansın” diye F Gladyosunu desteklediler. Ama ABD’nin dünya ölçeğinde kullandığı F Cemaatine dokunulunca, emperyalist demokrasinin bütün yandaşları sahneye çıktılar!

Türkiye, Gladyo’nun ülkesi olamaz!

Türkiye, cemaatler ve şeyhler ülkesi olamaz!

Türkiye, etnik ve mezhepsel bölünme ülkesi olamaz!

Türkiye, Sıcak Para Diktasının ülkesi olamaz!

Onlara özgürlük varsa, halka özgürlük olmaz.

Bugün demokrasi, ancak bu Dört Olmaz üzerine kurulabilir.