Danıştay Suikastı Kararı FETÖ’nün İşlediği Suçu Karartmaya Hizmet Ediyor

Genel Başkan Yardımcılarımız Av. Nusret Senem ve Av. Zeynep Küçük, Danıştay saldırısı davasında verilen kararlar hakkında açıklamalarda bulundu.

Tarih:

Danıştay Suikastı Kararı FETÖ’nün İşlediği Suçu Karartmaya Hizmet Ediyor 
 
 

31 Ağustos 2018 günü Danıştay Suikastı davası kararı Ankara 23. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından açıklandı. 
 

Olayda Silah kullanan tetikçi Alpaslan Aslan, Danıştay 2. Daire Başkanı Mustafa Yücel Özbilgin’e yönelik planlayarak öldürme eylemi nedeniyle ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırıldı. Alpaslan Aslan hakkında ayrıca, olayda silahla yaralanan Danıştay 2. Dairesi’nin üyelerine yönelik planlayarak silahla öldürmeye teşebbüs eyleminden ise dört kez 18’er yıl hapis cezasına ve tutukluluğunun devamına hükmedildi. 
 

Diğer sanıklar Osman Yıldırım, İsmail Sağır ve Erhan Timuroğlu’na ise aynı suçlardan dolayı eylemin, yardım etmek kapsamında değerlendirilmesi sonucu her sanık için toplam, 39 yıl hapis cezası verildi. 
 

Danıştay’a Saldırı Kumpas Davalarına Zemin Yaratmak İçin Planlandı  
 

Daha ilk günden “Danıştay cinayetinin arkasında ulusalcılar var açıklaması yapıldı. Şehidimiz defnedilmeden Spor Bakanı M.Ali Şahin’in yaptığı bu açıklama şaşkınlıkla karşılandı. Alpaslan Aslan’ın eline “Ulusal Haber” basın kartını tutuşturanların ve basına bunu servis ederek Doğu Perinçek’le ilişkin var mı diye Alpaslan Aslan’a soru soran emniyetçilerin MİT’çi Mehmet Eymür’le, FETÖ ile bağlantıları ortaya çıktı. Sabah gazetesinde Ergenekon tertibinin haberleri çıkmaya başladı. 
 

Amaç, Yargıtay 16. Ceza Dairesi’nin, Ankara FETÖ çatı davsı iddianamesinin ve Bakırköy FETÖ savcı ve hakimleri iddianamesinin vurguladığı gibi  bir yıl sonra 12 Haziran 2007’de düğmesine basılacak olan Ergenekon tertibinin, daha sonraki kumpas davalarının yolunu açmaktı. 
 

Bu nedenle Danıştay davası süreci başından beri FETÖ’cü polis, savcı ve hakimlerin sahte delil üreterek, hukukun dışına çıkarak, tertip yaparak tetikçilerin kayırıldığı bir dava süreci olmuştur.  
 

Bugün de benzer bir süreçle ve kararla karşılaştığımız, şüphesi taşıyoruz. Çünkü hukuklla, usulle, adaletle izah edilemeyen sorunlarla karşı karşıyayız. 
 

Karar Adil Değil 
 

Sanık Osman Yıldırım yönünden anlaşılması zor, verilen ceza olarak fazlasıyla müsamahakar bir karardır. Ergenekon tertibinde sanık, gizli tanık ve açık tanık olarak görev yapan Danıştay  dosyanın Ergenekon tertibine bağlanmasına neden olan fiili, Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesinde görülen ilk yargılama sırasında  hakimlere karşı “(…) O İngiliz p….nin kurduğu Cumhuriyeti başınıza yıkacağız (…)” şeklindeki küfürleri nedeniyle  aldığı kesinleşmiş hapis cezası adeta hoş karşılanmış ve  Osman Yıldırım iyi halli kabul edilerek  cezaları 1/6 oranında indirilmiştir.  

 

Danıştay 2. Dairesi, 2006 yılında türban’ın kamu görevi yapanlar tarafından örtülmesinin hukuka, Anayasa’nın laiklik ilkesine ve Anayasa Mahkemesi başta olmak üzere AHİM kararlarına ve yargı kararlarına aykırı olduğuna karar vermişti. Bu yüzden Akit gazetesi 2. Daire Başkan ve üyelerin fotoğraflarını yayımlayarak hedef göstermişti. 
 

Danıştay katillerinin, bazı hakimlerin taktir yetkisinden lehe yararlanmaları ilk davadan buyana dikkat çekici şekilde devam ediyor. Yargıtay 9. Ceza Dairesi’nin FETÖ’den tutuklu Başkan ve üyeleri’nin  davayı Ergenekon tertibiyle birleştirme çabaları unutulacak gibi değil. Ergenekon davasında suç işleme pahasına savcı ve hakimler tarafından Osman Yıldırım’ın kayrılmasına bütün kamuoyu tanıktır.  
 

FETÖ’ye karşı büyük bir mücadelenin yürütüldüğü bir dönemde Ankara 23. Ağır Ceza Mahkemesi’nin verdiği son kararla da aynı lehte uygulama devam ediyor. 
   

Osman Yıldırım’ın bir aydır firari olduğunu medyadan öğrendik.  İki gün önce, gece, Yunanistan’a kaçarken Jandarma tarafından yakalandı. Durum Mahkemeye bildirildi. Mahkeme durumdan haberdar olmasına karşın” ikametgahından ayrılmama” adli kontrol tedbirinin devamına karar verebildi. Firari bir sanık hakkında, üstelik 39 yıl ceza vermişken tutuklama kararı verilmemiş olmasının takdirini kamuoyuna ve HSK’ya bırakıyoruz. Oysa, CMK 112. Madde adli kontrol hükümlerini ihlal eden sanığın tutuklanmasını öngörüyor. 
 

Karar bu yönü ile kamu vicdanını ve ölen, yaralanan yargıçlarımızın yakınlarını, yargı camiamızı şaşkınlık içinde bırakmıştır.  
 

Karar Eksik ve Hatalıdır  
 

Danıştay’a saldırı,  Cumhuriyetin en önemli yargı kurumlarından birini, Anayasal bir kurumu hedef alan bir terör eylemidir. Bu eylem terör eylemi değilse terör eyleminin tanımı yeniden yapmak gerekir.  
 

Ankara 23. Ağır Ceza Mahkemesi’nin kararı  bu eylemi, 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu’nun 5. Maddesi kapsamındaki bir suç olarak, “terör suçu” olarak niteleniyor ve cezaları yarı oranında artırmıyor.  
 

Danıştay 2. Dairesi Başkan ve üyeleri neden hedef oldular? Hatırlayalım, “türban kamuda kullanılmaz”. Kararı almışlardı. Kamuda türban örtmek, Anayasanındeğiştirilmesi dahi teklif edilemeyen 2. maddesinde yer alan laiklik ilkesine ve yargı kararlarına aykırıdır demişlerdi. Bu kararı vermeleri hedef alınmalarına neden olmuş ve Akit gazetesinde fotoğrafları yayınlanmıştı.  

 

Türban kararına karşı olabilirsiniz ancak, Bu görüşünüz doğrultusunda suç işleyen, adam öldüren, terör eylemi gerçekleştiren kişi veya kişilere yasaların öngördüğü cezaları vermekten ve uygulamayı yapmaktan kaçınamazsınız. Bu suçtur.  
 

Verilen karar; suçu işleyen örgütü değil, sadece cinayette kullanılan maşaları cezalandırdı. Üstelik yasaların uygulanmasını öngördüğü cezaları ve indirimleri değil sanıkların lehine olan uygulamalar tercih edildi.  
 

23. Ağır Ceza Mahkemesi anlaşılmaz ve hukuka aykırı şekilde örgütü yargılamaya yetkili olmadığını, örgüt suçu yönünden yargılama yetkisinin Ergenekon davasını gören İstanbul 4. Ağır Ceza Mahkemesi olduğunu, bu suç yönünden dosyanın İstanbul’a gönderilmesi kararını vermiş ve bu hukuka aykırı bu karar, Yargıtay 5. Ceza Dairesi tarafından yine hukuka ve gerçeğe aykırı şekilde daha önce yerinde bulunmuştur.  
 

FETÖ Soruşturulmalıdır  

Danıştay Olayı Aydınlatılmalıdır 

 

Alpaslan Aslan ve arkadaşlarını oraya gönderen örgüt FETÖ’dür. Örgütün yargılanan tetikçileri dışındaki esas sorumluları ve olayı planlayan liderler sanık dahi olmamışlardır. Karar olayın bu cephesini karanlıkta bırakan yanıyla vahimdir. 
 

Danıştay suikastında FETÖ’nün açığa çıkarılması görevi bitmemiştir. Ergenekon, Balyoz  kumpaslarıyla Türk Ordusuna, Vatan Partisi (İşçi Partisi) önderlerine ve vatanseverlere karşı 2007’de FETÖ’cülerin başlattığı kumpaslar önemli darbeler yemekle  birlikte sona ermemiştir. 
 

FETÖ’nün suçlarını ortaya koyan yargı kararlarına karşın Ergenekon davasıyla Danıştay davasını, örgüt suçu yönünden, yeniden birleştirmek; bu suça olanak sağlayan Yargıtay Eski 9. Ceza Dairesi Başkanı ve üyelerinin, Ergenekon davası hakim ve savcılarının, FETÖ mensubu olarak yargılandıkları davalarda en önemli savunma taktiğini oluşturuyor. 
 

Ergenekon davası ile Danıştay suikastı davasını örgüt suçu yönünden birleştirmek Ceza Usul Hukuku yönünden izah edilemez. Suça konu bir eylem bölünemez. Bölünürse maddi gerçek kaybolabilir. 
 

Yargıtay 16.Ceza Dairesi, 21 Nisan 2016’da Danıştay olayının Ergenekon davasıyla bir ilişkisinin olmadığını ve Ergenekon davasının bu tek eyleminin FETÖ kumpası olduğunu saptamıştı. 15 Temmuz darbe girişiminden hemen önce açılan ve geçtiğimiz günlerde Ankara 4. Ağır Ceza Mahkemesi’nde karara bağlanan FETÖ Çatı davasının iddianamesinde Ergenekon davası FETÖ’nün işlediği suçlardan en önemlisi olarak yer alıyor. Bakırköy  C. Savcılığı, Ergenekon kumpası hakim ve savcıları hakkındaki iddianamesinde Danıştay Suikastını FETÖ’nün terör eylemlerinin başında sayıyor.  
 

Ergenekon tertibi davasında bu tertibe hedef olmuş kişilerle FETÖ örgütünü aynı sanık sandalyesine oturtmak tam bir hukuk cinayetidir. 
 

Bu yüzden Alpaslan’ı Fethullah Gülen’den özür dilemeye sevk eden neden karanlıkta kalmaya devam ediyor. Onu Ankara’ya gelmeden önce “cin çıkartma” seanslarıyla ikna eden Küçük Salih hoca ve Danıştay 2. Daire Başkanının adresini Alpaslan’a veren Fethullah Gülen’in yeğeni Kemallettin Gülen sanık bile değiller. 
 

Danıştay davası karara bağlandıktan sonra Yargıtay 9. Ceza Dairesi’nin FETÖ’den yargılanan Başkan ve üyeleri davayı Ergenekon davasıyla birleştirme sürecini başlattılar. Bu hukuk dışı birleştirme süreci ve “Osmanım” dedikleri Osman Yıldırım’ı buna azmettirenleri, onu cezaevinde yasadışı şekilde devşiren Savcı Zekeriya Özler, Mehmet Enerler, Şamil Tayyarlar, İrana kaçmasını sağlayacakları ifadelerle açığa çıkan kişiler ve olayı terör eylemi ve FETÖ cinayeti olmaktan çıkarmaya çalışan Mehmet Eymürleri soruşturmak gerekir. 
  

Alpaslan Aslan’ın “liderim” diye tanımladığı, Cumhuriyet gazetesine atılan bombaları ona veren, Alpaslan Aslan’ı Salih Kunter’le tanıştırıp görünmez kılınacağına ikna eden sanık  Süleyman Esen hakkında beraat kararı verildi. Bu kararın adil olduğundan  ve cinayeti bütün yönleriyle aydınlattığından söz edilebilir mi? 
 

Bahçelinin Israrla Gündemde tutuğu Genel Aftan Yararlanmaları Mümkün 
 

Bu karar, çıkması gündemde olan bir af kanunundan sanıkların yararlanmasına yol açabilir. Verilen ceza var olan örgüt bağlantısı kurulmadığı ve kararda suç, terör suçu sayılmadığı için gündemde olan af  kapsamına alınabilir ve sanıkları kısa zamanda aramızda görebiliriz. 
 

Danıştay Davasına Bakan mahkeme Tefrik Kararı Vermelidir 
 

11 Eylül 2018 günü başlayacak olan Ergenekon  davası  ile Danıştay suikastı gerçekleştirenlerin örgüt davasını birbirinden ayırmak, Danıştay Davasını doğru rotaya sokabilir. İstanbul 4. Ağır Ceza Mahkemesi’nin bu konuda verdiği yetkisizlik kararı hukuka uygundur ve yol göstericidir. Cinayetin arkasındaki FETÖ’nün bu eylemdeki bağlantısının açığa çıkarılması için hukuki sürecin başlatılması şarttır. 
 

Bu yönden İstanbul 4. Ağır Ceza Mahkemesi’nin ve Ankara C. Başsavcılığı’nın sorumluluğu tarihidir.